Bazen bazı gezegenler, doğum haritasında bulundukları konumları yüzünden, kimliğinizi yani Güneş’ inizi rahat ifade etmenizi önleyici durumlar yaratabilirler. Örneğin Güneş’iniz Aslan burcundayken, Mars yengeç burcundaysa, bir Aslan gibi kükremezsiniz, savaşınızı verirken. Bir Yengeç gibi içinize çekilir, kendinizi korumaya alır, duygusallaşır, saldırıya değil savunmaya geçer, için için öfkelenip kızgınlığınızı dile getiremezsiniz ve sonuçta ya ani öfke patlamaları yaşar, ya vur kaç yapar ya da hayattan geri çekilip depresyona girersiniz. Ya da her saldırıyı sadece size karşı değil ailenize karşı yapılmış bir saldırı şeklinde algılayabilirsiniz veya ailenizi ve aile değerlerinizi korumak sizin hayat amacınız haline gelebilir. Bu durumda da Mars’ınızı sağlıklı ifade...
  İlim ilim bilmektirİlim kendin bilmektirSen kendini bilmezsinYa nice okumaktır…Yunus Emre                                      "Tanrım! Yarattığın düzene hayran oldum. Ama keşke, bunu farketmem için "biz" e bu kadar acı çektirmeseydin." Yaşamın herhangi bir noktasında, içinizdeki "BEN" in kim olduğunu ve neden dünyada bulunduğunuzu sorduğunuzda, size bunun yanıtını verebilecek olan astroloji, bir sembol okuma sanatıdır. Kökeni Babil İmparatorluğu’ na kadar dayanan bu kadim bilim dalı, yüzyıllar boyunca krallara hizmet etmiş, doğa olaylarını öngörmeye yardımcı olarak gücün hizmetinde olmuştur.Astrolojinin tarih boyunca gelişimi Antik Yunan Uygarlığınca devam etmiş, daha sonra ise bu bilimi Yunanlılardan öğrenen Arap alimleri, öğrendikleri bu bilimi geliştirerek astrolojinin matematiksel temellerini sağlamlaştırmışlardır. Bu süreç içerisinde...

Bir Kendini Bilme Sanatı; Astroloji - 1.Bölüm

18. 09. 16
posted by: Administrator

 

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır…

Yunus Emre                                     

 

"Tanrım! Yarattığın düzene hayran oldum. Ama keşke, bunu farketmem için "biz" e bu kadar acı çektirmeseydin."

 

Yaşamın herhangi bir noktasında, içinizdeki "BEN" in kim olduğunu ve neden dünyada bulunduğunuzu sorduğunuzda, size bunun yanıtını verebilecek olan astroloji, bir sembol okuma sanatıdır. Kökeni Babil İmparatorluğu’ na kadar dayanan bu kadim bilim dalı, yüzyıllar boyunca krallara hizmet etmiş, doğa olaylarını öngörmeye yardımcı olarak gücün hizmetinde olmuştur.

Astrolojinin tarih boyunca gelişimi Antik Yunan Uygarlığınca devam etmiş, daha sonra ise bu bilimi Yunanlılardan öğrenen Arap alimleri, öğrendikleri bu bilimi geliştirerek astrolojinin matematiksel temellerini sağlamlaştırmışlardır. Bu süreç içerisinde halka da inen astroloji, insanların geleceği öğrenmeye duyduğu merak yüzünden kaybolmayarak, canlı kalmayı başarmış ve günümüze kadar ulaşabilmiştir.

17.yüzyıla kadar üniversitelerde bir ders olarak okutulan ve doğum anındaki gökyüzü konumuna göre horoskop çıkartılarak yorumlama yapılan ve yüzyıllar boyunca kehanet sanatı olarak kullanılan astroloji, 1781 yılında Uranüs’ ün keşfiyle sahip olduğu tahtını kaybetmiş ve gözden düşmüştür.

 

 

"Madem ki yüzyıllar boyunca kehanetlerde bulunan astrologlar herşeyi biliyorlardı da, o halde Uranüs’ ü neden farketmediler, sistemde aksayan bir yön olduğunu neden anlayamadılar..?" sorularıyla, astroloji o güne dek sürdürdüğü itibarını kaybetmiştir. Uranüs’ün keşfinin ardından Neptün ve Pluto’ nun da keşfedilmesiyle, gözden düşmüş olan astroloji iyice yerin dibine girmiş, bir zamanlar astronomi ile birlikte anılırken, hatta iyi bir astronomi aliminin çok iyi astroloji bilgisine de sahip olması şart koşulurken,  gözden düşüşüyle önce astronomiden, sonra da üniversitelerden dışlanarak cahil insanların eline düşmüş ve basit bir fal aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Astroloji bir nevi uykuya yatarak, karanlık düşler görmeye başlamıştır.

Bir zamanlar tüm bilimlerin üzerinde tutulan astroloji,  "Astronomi kutsal bir anadır, astroloji ise, onun para getiren fahişe kızı…" şeklindeki aşağılayıcı sözlere muhatap olmak durumda kalmıştır.

 

Yeni çağın başlamasıyla birlikte Pluto gezegeni de Yay burcunda yol almaya başlamış, inançlar sorgulanır olmuş, daha önce sorulmaya korkulan sorular insanların ağızlarından dökülmeye başlamış ve insanın, kimlik arayışları sonucu kendini tanıma adına ruhsal olana doğru da yolculuğu başlamıştır. Bu süreçte özellikle de reformları, ani olanı ve aynı zamanda da yüksek teknolojiyi anlatan ve astrolojiyle de ilişkilendirilen Uranüs’ ün Kova burcuna girişiyle, süregelen uykusundan astroloji de tüm insanlık gibi uyanmaya başlamıştır. Bu ana kadar bilgisiz insanların elinde, bilime ve gelişmeye karşı bir tehdit aracı olarak kullanılan astroloji, insanlığın maddede aradığını bulamayarak ruhsal temalara yönelmesiyle birlikte, bir kendini tanıma metodu olarak, Yeni Çağ’ a uygun bir biçimde, bilim dünyasında kendine yeniden saygın bir yer arayışı içine girmiştir.

 

Düşünen, okuyan, araştıran ve kendini geliştiren 21.yüzyılın eğitimli insanlarının astrolojiyi farketmesiyle hızlı bir yükselişe geçen astroloji, yeniden kaybettiği tahtına oturacak mı bilinmez ama bir kendini tanıma aracı olarak astroloji, insanoğluna kapılarını sınırsızca ardına kadar açmaktadır.

 

Astroloji aslında bir göğe bakış aracı değil, göğe bakarak orda görülenlerin, semboller yardımıyla çözümlenmeye çalışıldığı bir kendine bakış aracıdır.

 

Yeni Çağla birlikte, geçmiş, gelecek ve şimdi kavramlarının sorgulanmaya başlanmasıyla, an kavramını en iyi astrolojinin ifade ettiği gözden kaçırılmaması gereken bir gerçektir. Şimdi kavramının farkındalığına varan insanoğlu, artık geçmişe vahlanıp gelecekten medet ummak yerine, şimdi ne yapabilirimi sorgularken, astrolojinin bu soruna getireceği yeni açılımlar, yeni çözüm yolları olacaktır

 

Astroloji ayrıca insanın kendisinin bile farkında olmadığı gündelik sorunlarıyla, çözümlenmesi tıbben de zor olan bazı gizlerinin çözümlenmesine yardımcı olması bakımından, psikoloji ve psikiyatriye çok fazla hizmet verebilecektir. Özellikle bilinçaltını okumakta zorlanan psikiyatri bilimi, rüyalar gibi kişinin doğum haritasındaki sembollere eğildiklerinde oldukça faydalı sonuçlar alabileceklerdir. Çağdaş psikolojinin üç büyük devinden biri olan ve analitik psikiyatrinin kurucusu İsviçre’ li psikiyatr Carl Gustav Jung(1875-1961),  bu alanda yaptığı çalışmalarla astrolojinin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarılıp, tekrar hayata geçirilmesi için oldukça fazla uğraş vermiştir. Ama bütün bunlar astrolojinin saygınlığını yeniden elde etmesine yetmemiştir.

 
Bu tip çalışmaların Yeni Çağ'da, tıp alanında yardımcı tıp şekillerinden biri olarak daha fazla destek ve yer bulması ve astrolojinin karanlık ortaçağ anlayışından çıkarılarak yeni çağa uygun bir biçimde, çözümleyici ve şifalandırıcı bir şekilde kullanılması, astrolojik sembolleri çözümleyen bir çok astrolog tarafından şiddetle arzu edilmektedir.

 



Astroloji sembollerle konuşur.

Astroloji, çoğu insanın bildiği anlamda, ben İkizler burcuyum; ben bilgiyi ve onu aktarmayı severim, hazır cevabım, aynı zamanda espiritüelim, konuşmayı da severim ya da  ben Aslan burcuyum, kükremeyi ve şov yapmayı severim, yaratıcıyım ve egom da güçlüdür şeklinde dar kalıplar içinde değildir. Doğduğumuz an gökyüzünde oluşan ve gezegenlerin adeta dans ettiği bir tablo vardır. Doğduğumuz an güneşin içinde bulunduğu burç, bizim güneş burcumuzdur. Güneş burcu bizim kimliğimizi nasıl ifade ettiğimizi, benliğimizi, babamızla ve otoritelerle olan ilişkilerimizi gösterir.

Ay’ ın bulunduğu burç konumu, duygularımızın nerede yattığını, annemizle olan ilişkilerimizi, nasıl hissettiğimizi, ruhumuzu, duyarlılığımızı gösterir.  Doğum haritamızdaki Venüs, bizim nasıl ilişki kurduğumuzu, nelerden hoşlandığımızı, nasıl paylaştığımızı ve nelere değer verdiğimizi gösterirken, Merkür, düşüncelerimizi nasıl ifade ettiğimizi, nasıl düşündüğümüzü, nasıl iletişim kurduğumuzu ve bilgiye nasıl ulaştığımızı anlatır. Mars ise fiziksel gücümüzü ve onu nasıl kullandığımızı, nasıl savaştığımızı, nasıl mücadele ettiğimizi ve kendimizi nasıl savunduğumuzu gösterir.

Satürn, Karmanın Lordu’ dur. ‘‘ Ne ekersen, onu biçersin!’’ der.

Olgunlaşmanız yönünde sizi hangi derslerden geçireceğini, sizi nasıl disipline edeceğini, ne tür sıkıntılar ve acılar yaşatacağını, sizi ne şekilde kısıtlayıp sıkıştıracağını, bunların hangi yaşam alanlarında olacağını ve hangi yaşam alanlarını etkileyeceğini ve hangi alanlarda ektiklerinizi biçeceğinizi Satürn’ ün doğum haritanızdaki konumundan öğrenmek mümkündür.

Peki nasıl gelişeceğiz? Bize, ne ve nasıl yardımcı olacak? Şans yüzümüze nerden gülecek? Hayatı nereye kadar ve nasıl keşfedeceğiz? İnançlarımızı nasıl oluşturacağız? Bu ise, Jüpiter’ in desteği altındadır. Çoğu zaman koruyucu kanatları altında bizi saklarken, bazen de bazı olayları abartmaya yardımcı olur. Herşeyi olduğundan büyük göstermek gibi, bir eğilimi de vardır. Bize, şansın kapılarını açarken, şansa her zaman güvenmemeyi de öğretir.

Bütün bu gezegenlerin içinde bulundukları 12 ev (yaşam alanı) vardır, doğum haritalarında. Ve her bir yaşam alanı bir burçla ilişkilendirilmiştir.

1. ev Koç burcunun evidir ve bu ev bizim dış dünyaya gösterdiğimiz yüzümüz, fiziksel özelliklerimiz, maskemizdir. Bu evde yer alan gezegenler kişiliğimiz üzerinde etki sahibidirler ve fiziksel özelliklerimizi de belirleyici etkileri olacakdır. 1.evimizde Aslan burcu’ nun bulunduğunu varsayarsak eğer, orda Satürn varsa Aslan burcunun görkemli sunuşu geri planda kalacak ve kişi dış dünyaya daha dikkatli yaklaşan, temkinli ve sert ifadeli biri olabilecektir.

2. ev Boğa burcunun evidir ve bu evde biz, değerlerimizi oluşturmayı öğreniriz. Gerek maddi, gerekse manevi değerlerimiz ve kendimize verdiğimiz değerler bu evin incelenmesinden ortaya çıkar. Eğer bu evde herhangi bir gezegen varsa değerlerimizi o gezegenin kanalları ile belirleyeceğiz demektir. Eğer bu evde Venüs varsa ilişkilerimiz kanalı ile değerlerimizi oluşturacağımız ve maddenin de değerlerimizi oluşturma yönünde pay sahibi olacağını söyleyebiliriz. Maddiyat gözönünde tutularak yapılan evlilikleri buna örnek olarak verebiliriz.

 3. ev İkizler burcunun evidir ve bu evde biz yakın çevremizle iletişim kurmayı deneyimleriz. Bilgiye nasıl ulaştığımız, bu evde yer alan burcun özellikleri ile belirlenir. Eğer bu evde Akrep burcu yer alıyorsa, bilgiye ulaşma yolunda oldukça inceleyici, araştırıcı, adeta dedektif gibi çalışacağımız ve edindiklerimizi kendimizesaklamayı tercih edeceğimiz söylenebilir hatta yakın çevremiz üzerinde de aynı zamanda kontrol edici bir mekanizma da geliştirebiliriz.

4.ev Yengeç burcunun evidir ve bu evde biz yuvamızı, ailemizle ilişkilerimizi deneyimleriz. Aynı zamanda bilinçaltımızın oluştuğu evdir. Çocukluk yıllarımız bu evde şekillenir. Geçmiş bu evin temalardındandır. Örneğin bu evde Ay bulunuyorsa ailede annenin güçlü olduğunu ve çocukluk yıllarında çocuğun annesiyle daha yakın(bu fiziksel de olabilir) ilişki içinde olduğunu ve kişinin aile değerlerine bağlı biri olduğunu gösterir.

5. ev Aslan burcunun evidir ve bu evde rahatlamayı, hobilerimize zaman ayırmayı, çocuklarımızla iletişim kurmayı ve hayattan zevk alacağımız şeyleri deneyimleyeceğimiz söylenebilir. Bu ev kanalı ile aşık olur, flört ederiz. Bu evde yaratırız ve kendimizi sahneye çıkartırız. Örneğin bu evde Boğa burcu yeralıyorsa kişi rahatlamak için para harcayabileceği hobiler edinebilir, yemeyi içmeyi ve bedensel zevkleri tercih edebilir. Veya kişi bir sanat dalıyla ilgilenip bu alanda somut eserler üretebilir.

6.ev Başak burcunun evidir ve bu evde hizmet etmeyi deneyimleriz. İş ortamımızda nasıl davrandığımız, iş arkadaşlarımızla ilişkilerimiz ve sağlık konusuna gösterdiğimiz özen bu ev den anlaşılır. Bu evde eğer Mars yer alıyorsa bütün enerjisini işte harcayan biri olabiliriz ya da iş ortamında oldukça agresif, çatışmaya açık ve hırslı bir kişilik sergileyebiliriz. Veya iş ortamımızda kesici alet ya da silah kullanarak çalışan biri de olabiliriz.

 

 

7.ev Terazi burcunun evidir ve biz bu evde ilişkileri, evliliği, yakın dostlukları, hatta iş ortaklıklarını deneyimleriz. İkili ilişkilerde nasıl davrandığımız bu evin temaları içindedir. Düşmanlarımızla ilişkilerimiz de bu evin temalarındandır. Eğer bu evde Yengeç burcu yer alıyorsa, ilişki kurarken içe kapalı bir davranış sergileyebilir, hemen diyaloğa geçmeyebilir daha sonrasında güven sağlandığında eşimiz ya da ortağımıza oldukça anaç bir tavır takınabiliriz.

8.ev Akrep burcunun evidir ve biz bu evde ortak paylaşımları, seksi, ölümü ve krizleri deneyimleriz. Bu evde boşalırız. Ve bu konularda çeşitli krizler yaşayarak dönüşürüz. Ayrıca okült konular bu evin temaları arasındadır. Eğer bu evde Oğlak burcu yeralıyorsa kişi sürekli bir şeyleri bastırmak zorunda kalan, kısıtlanma içinde kaldığından enerjisini rahat boşaltamayan bu yüzden de özellikle de cinsel problemlerle karşı karşıya kalabilecek biri olabilir. Bu ev bize bırakılan mirası da gösterir. Oğlak burcu kısıtlanmanın burcu olduğu için ve Satürn yönetiminde olduğu için miras kanalı ile bize herhangi bir değer kalmayacak ya da gecikmeli olarak bu değerlere ulaşacağız demektir.

9.ev Yay burcunun evidir ve biz bu evde ülkemizden çok uzaklardaki kültürleri, inançları, felsefeleri deneyimleriz. Yabancı ülkelere seyahat de bu evin temaları arasındadır. Eğer Güneş haritanızda bu evde yer alıyorsa, muhtemelen bu konularla tüm yaşamınız boyunca iç içe olacak, sık sık yabancı ülkelere gidebilecek ve hatta belki yabancı bir ülkede yaşamak durumunda kalabileceksiniz.

10.ev Oğlak burcunun evidir ve bu evde biz kariyerimizi gerçekleştirmeyi deneyimleriz. İşimizde yükselmek, ün sahibi olmak, tanınmak ve otoritelerle nasıl ilişki içinde olduğumuz bu evin temaları arasındadır. Bu evde eğer Terazi burcu yer alıyorsa, kişi iş hayatında diplomatik davranışlar sergileyebilecek ya da sanatsal çalışmaları ile veya yaptığı evlilikle toplum önünde yer alabilecektir.

11.ev Kova burcunun evidir ve bu evde biz gruplarla ilişkilerimizi, ideallerimizi, umutlarımızı belirleriz. Bu evde yüksek idealleri, üstün değerleri olan ve toplumdan bir adım önde giden bir gruba ait olmanın mutluluğunu yaşarız.Bu evde eğer Merkür yer alıyorsa, fikirleriniz büyük oranda gruplar içinde beslenecek, zihniniz sürekli idealleri gerçekleştirme yönünde çalışacak hatta bu uğurda bıkmadan yazıp çizeceksiniz demektir.

12.ev Balık burcunun evidir. Ve bu evde biz gelişimimizin sonunu yaşarız. Herşeyi bıraktığımız ve Tanrı’ yla bütünleştiğimiz evdir. Aynı zamanda Tanrı’ yı ararken karşımıza çıkan bilinçaltımızdır. Gizli saklı olan herşey bu evde yer alır. Bu evde hayallere dalar ve bu evde hayalkırıklıkları yaşarız. Bu evde eğer Ay varsa, annemizi bizi doğururken kaybetmiş olabiliriz. Yahut annemiz çok sıkıntılar çekmiş olan, mutsuz ve kaos içinde kendini çocuklarına adamış ve hatta yaşamını çocukları için feda etmiş ve kendini kurban durumuna düşürmüş bir anne olabilir.

Veya annemiz bizi bırakıp gitmiş olabilir, bu yüzden bilinçaltımızda derin hayal kırıklıkları taşıyan biri olabiliriz.
 

1. ev Kişilik Evi olarak adlandırılırken, yöneticisi Mars’ dır, 2.ev Para Evi ve yöneticisi Venüs’ dür, 3. ev İletişim Evi ve yöneticisi Merkür’ dür, 4. ev Yuva Evi ve yöneticisi Ay’ dır, 5.ev Çocuklar Evi ve yöneticisi Güneş’ dir, 6.ev Hizmetçiler ya da Hizmetkarlar Evi ve yöneticisi Merkür’ dür, 7.ev Evlilik Evi ve yöneticisi Venüs’ dür, 8.ev Ölüm ve Krizler Evi ve yöneticisi klasik astrolojide Mars, modern astroloji de Mars ve Pluto’ dur, 9.ev uzak yolculuklar evi ve yöneticisi Jüpiter’ dir, 10.ev Kariyer Evi ve yöneticisi Satürndür, 11.ev Arkadaşlıklar ve Umutlar Evi ve yöneticisi klasik astrolojide Satürn, modern astrolojide ise Satürn ve Uranüs’ dür, 12.ev ise Sıkıntılar-Sorunlar Evi ve yöneticisi de klasik astrolojide Jüpiter, modern astrolojide ise Jüpiter ve Neptün’ dür.

 

Bu evlerde çeşitli şekillerde konumlanmış gezegenler, bulundukları evlerde ya da yaşam alanlarında kendilerini ifade etmeye çalışırken, bazısı birbiriyle olumlu ve birbirini destekler ilişki halindeyken ya da güç birliği yapmışken, bazıları ise birbirine zıt durumdadır. Bazısı sürekli çatışırken, bazıları ise birbirini hiç görmemektedir bile. Bu iletişim hali astrolojide açılarla belirlenir.

 

Astrolojide ana açılar birleşim, kare, 60 derecelik açı, 120 derecelik açı, 180 derecelik açı olmak üzere 5 tanedir. 60 derece ve 120 derecelik açılar uyumlu açılar olarak kabul edilirken 90 ve 180 derecelik açılar uyumsuz olarak kabul edilirler. Birleşim açısı kendine özgü nitelikleri olan bir açıdır. Çünkü birleşimde bir gezegen, bir veya birkaç gezegenle güçlerini birleştirmektedir. Bu durum daha güçlü olan gezegenin daha güçsüz olan ya da olanların enerjisini kendine çekerek hatta onu ya da onları yiyerek güçlenmesine yol açabilecek ve yenilen gezegenin ya da gezegenlerin kendini sağlıklı ifade etmesi de mümkün olmayacaktır. Ama bazı eşit güçteki gezegenlerin birleşiminden de hoş sonuçlar ortaya çıkabilecektir. Merkür’ le Venüs’ ün birleşimi hoş kombinasyonlar doğurabilir. Merkür nötr bir gezegen olduğundan herhangi bir gezegenin doğasını bozabilecek forma sahip değildir. Venüs ise sevgi ve aşk gezegeni olduğu için Merkür’ le birleşiminde kişiye sözlerini güzel bir şekilde ifade etme gücü verebilecektir. Herhangi bir tartışma arenasında bile yıpratıcı ifade tarzlarından kaçınabilecek ve Venüs’ ün doğası gereği özünde bulunan diplomatik tarzı, kişi sözleriyle daha belirgin ifade edebilecektir. Tabii kişinin aklı fikrinin de aşk ve sevgi de olması olasılığı da vardır. Ayrıca  bu kombinasyon bilgiyi paylaşmak gibi bir tarzda da çalışabilecektir.

 

Satürn ve Venüs birleşimini ele alırsak, Satürn gibi sert ve güçlü bir gezegen, Venüs gibi yumuşak ve hassas bir gezegenle birleştiğinde Venüs’ ün tüm özelliklerini yok edecek, onu kendisine tabi kılacaktır. Bu durumda da sevgi ve aşk gezegeni bir zorbaya dönüşebilecek, Venüs’ ün rahat ve akıcı ilişki kurmasını engelleyebilecek, kişinin ilişkilerde korkuları olabilecek ya da kişi kariyerine faydalı olacak her türlü ilişkiye samimiyetsiz bir şekilde girebilen biri de olabilecektir.

 

Tali açılardan önemlileri 135 derece ile 150 derecedir. İkisi de içlerinde gerilim yüklüdürler ama diğer sert açılar gibi kendilerini direkt göstermezler ve bu gerilim daha çok kişinin iç dünyasında onu sinsi sinsi kemiren bir kurt gibi çalışır dururlar. Kişinin hayatında ciddi ve önemli bir olay patlak verdiğinde ancak, kişi bu gerilimi farkedebilir.

 

Gezegenlerin doğum haritasına göre birbirleriyle yaptıkları açılar, kişinin kendi içerisinde ne kadar uyumlu ya da ne kadar huzursuz olduğunu belirler. Uyumsuzluklar kişide içsel olarak ciddi krizlere yol açabilirken, uyumlu açılar enerjilerinin ne kadar rahat aktığını bize gösterirken, bazen de uyumlu açılar gelişimi engelleyici olarak da çalışabilirler. Kişiyi içsel olarak zorlayıcı herhangi bir etki olmadığında kişi pasifize olabilecek ve sakin bir şekilde yaşayıp gidebilecektir. Haritasında uyumsuz açıların fazla olduğu çok başarılı kişiler, sıkça görülmektedir.

Uyumsuz açılar, kişinin hayatında sürekli kendisine çektiği çatışmalı olayların habercileridir. Eğer kişinin doğum haritasında Güneş Aslan burcunda ve Ay Akrep burcunda ise iki sabit burç arasında kare açı oluşacağından, bu açı kişi için anne ve babanın çocuk tarafından sürekli çatışma içinde ve uyumsuz olarak algılandığını gösterir. Hatta belki de bu çatışmalar anne ve babanın ayrılığı ile sonuçlanacaktır. Ayrılıkla sonuçlanmasa bile çocuk baba modeli ile kendi kişiliğini, anne modeli ile de ruhunu ve duygusal davranış kalıbını oluşturacağından iç dünyasında sürekli çatışan iki önemli sesle büyüyecek ve bu çatışmayı ifade etmek için bilinçsizce bazı olayları kendisine çekecek ve bu kriz durumu, kendisi için bir  yaşam biçimi haline gelebilecektir. Aslında kare açı gibi zorlu açılar kişiyi yıpratırken aynı zamanda bir enerji santralı gibi sürekli enerji üretecek ve bu kişi diğer insanlardan daha fazla itilim duyacak, bu durumda sürekli bir gelişim içinde olmasına sebep olabilecektir. Gerilimli açılar özellikle sabit burçlarda daha fazla tahribata yol açabilir. Çünkü sabit burçlar varolanı korumaya yönelik hareket ettiklerinden dolayı değişime daha fazla direnç gösterecekler ve bu durumda da sinirsel olarak daha fazla tahribata uğrama ihtimalleri yüksek olacaktır. Gerilimli açılar, değişken burçlarda daha rahat karşılanır çünkü değişken burçlar doğaları gereği esneme kabiliyetine sahiptirler.

Devamı... http://www.magazina.biz/index.php/astroloji/36-bir-kendini-bilme-sanati-astroloji-2-bolum

Aylin Yabanoğlu