Kopya Kişilikler

in YAZILAR
18. 09. 17
posted by: Administrator

 

Tijen Aykut Çorbacı yazdı; Önce belirtmek isterim ki, burada yazacaklarımın tamamı kendi gözlemim ve algılarıma dayalıdır. İnsanoğlu doğar ve doğduğu andan itibaren büyük bir çalışma içine girer. Önce bebekken öğrenmesi gereken bir dolu şey vardır, neyse ki içindeki yazılı program bu konuda ona yardımcı olacaktır. Biberondan kaşığa geçmek, püreden sonra taneli yiyeceklere ve yutmaya alışmak, ilk çıkan dişler, ilk adımlar... Liste uzar gider.

Bu fiziksel ögretiler, içerideki programlarla desteklendiği için zaten kendiliğinden yürüyen bir süreçtir. Ancak bu arada anne ve babanın davranışları, bebek diye önemsenmeyerek yanında konuşulanlar, televizyonda izledikleri, yeni oluşan arkadaşlıkları, okul hayatı... derken asıl çalışma süreci başlar.

Bu dönemde, yani bebeklik döneminden hemen sonra çocuk, doğumuyla birlikte dünyaya getirdiği kişilik yapısını şekillendirmekle yükümlüdür. Sürekli öğrenmesi ve öğrendiklerini de hayata geçirmesi gerekmektedir. Burada aile temel eğitimi verir elinden geldigi ve bilgisi kadar. Bundan sonrası artık çocuğun sorumluluğundadır...

Çeşitli insanlar tanıdım, bunlardan bir kısmı, ailede birçok şeyi görmemesine rağmen, hayat kaynağını verimli kullanıp, kendisine aileden almadığı/alamadığı çoğu şeyi katmayı başaran tiplemeler. Ben bu tip insanlara “karınca” diyorum. Bu tür insanlar durmadan dinlenmeden çalışıp hayat ilerledikçe kendisine gerekecek tüm donanımı hayatın içinden, karıncaların kışlık erzak toplaması gibi, toplayarak donanımlanırlar. Çocukluklarından ve ailenin yanında yetiştikleri noktadan çok daha ileri gitmeyi ve kendilerine sürekli bir şeyler katmayı başarabilirler. Bu çalışkanlık ömür boyu sürer “karınca” tiplemeli insanlarda.

Onların yemek zevkleri, okudukları kitaplar, dinledikleri müzikler v.s. temeli aileden gelen şeyler bile olsa üzerine eklenmiş, gerçekten neyi istedikleri üzerinde düşünülmüş, geliştirilmiş ve kendi kişilikleri oluşmuştur. Asıl önemlisi bu insanların hayalleri vardır, yaşamlarında amaçlar edinmeyi başarmışlardır. Amaçları ise öyle sudan şeyler değildir elbette. Amaçlarına doğru ilerler ve sonunda mutlaka başarıyı yakalarlar.

Bu “karınca”lar nasıl çalışır peki? Hemen söyleyeyim, düşünerek, analiz yaparak ama en önemlisi düsünüp analiz ettiklerini hayata geçirerek...

“EYLEM’e geçmek” bu tiplemelerin en büyük özellikleridir.

Bir de “Ağustos Böceği” diye nitelendirdiğim tiplemeler var!!

Bu tiplemeler aileden aldikları en temel noktalarda takılı kalmış, tembel oldukları için kendilerini (geliştirecekleri yerde) minimumda yorarak hayatı en kolay şekilde nasıl yaşayacaklarının yolunu kefetmiş tiplemelerdir. Onların kendilerini geliştirmek için birşeyler yapması çok zordur. Bunun yerine diğer insanları kopya ederek, kopya kişiliklerle yaşamayi yeğlerler, çünkü en kolayı budur! Tabi bu tiplemelerin hayalleri ve amaçları oldugu çok söylenemez. Hiç yok demek doğru değil aslında, tek hayalleri onaylanmak ve bulunduklari ortamlarda kabul görmektir.

En komigi, bu insanların diğer insanlar tarafından çok sevilmesidir aslında. Çok sevilirler, çünkü bukelemun gibi girdikleri ortamın şekline bürünürler. Kendi kişilikleri, fikirleri, zevkleri gelişmediği için bulundukları ortama uyum sağlayarak ayni zevkleri, aynı düşünceleri paylaşır görünürler. “Uyumlu olan, insanı yormaz” ve bu yüzden de kabul görürler bir süre için. Ama aslında bu “Ağustos Böcekleri” diger “karınca” tiplemelerin enerjilerinden beslenirler. Onların sürekli çalışarak yaptıklarını kendilerine anlık kopyalayarak onları gizliden sömürürler.

Mevlâna’nın lafını düşünmemek elde değil bu noktada: “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!”

Bu “Ağustos Böcekleri”nin içleri genelde, dışarıya gösterdikleri sahte uyumun aksine öfke ile doludur. Tembel oldukları için, bu çatışmanın onları içten içe nasıl yorduklarını fark etmemeyi yeğlerler ve sömürecekleri yeni “karınca” tiplemelerinin peşinde koşmaya devam ederler.

İlişkileri bozulursa onun için mücadele etmeyi istemezler çünkü bu emek isteyen bir iştir, onun yerine bir yeni “karınca” bulup onu tüketmek ve sömürmek daha kolay olacaktır! Yani insanlardan hep beklentileri vardir.

Tabi söylemeye gerek yok “karınca” tiplemeleri cesur olurlar, kendi fikirlerini sonuna kadar savunabilecek kapasiteyi yaratmışlardır, “hayır” demeyi bilirler ve amaçları dogrultusunda adım adım ilerlerler. “Ağustos Böceği” tiplemeleri ise korkak olurlar. Fikir uyuşmazlıklarında insanların yüzlerine karşı olmayan fikirlerini savunabilecekleri kapasiteye sahip olmadıklarindan ötürü, genelde arkadan küfür edip sürekli eleştirerek kendi içlerindeki eksikliğin öfkesini bastırmaya çalışırlar. Kendilerini her konuda üstün ve haklı görme eğilimindedirler içlerinde. Bu onları o kadar meşgul eder ki, bir hayal ya da amaç oluşturmakla bile ilgilenmezler.

Siz hangi tiplemesiniz bilmiyorum elbette ama bildiğim tek bir şey var ki hayattan verdiginiz kadarını alabilirsiniz. ”Ağustos Böceği” diye nitelendirdigim tiplemeler hayatın ilerleyen safhalarında, beslenecek birşeyler bulmaya zorlanacakları için hastalıkların içine düşerek kendilerini yok etme noktasına gelirler. Tembellik ruhlarına işlediği için bununla da mücadele edecek güçleri yoktur.

Sizin hayalleriniz, amaçlarınız var mı hayatınızda gerçekleştirmek için çaba gösterdiğiniz? “Karınca” olmayı mı “Ağustos Böceği” olmayı mı yeğliyorsunuz?

 

Tijen Aykut Çorbacı

Aile Draması(Dizimi) Uygulayıcı
Bilinçaltı Terapisti
Usui Reiki Master/ Eğitmen

http://www.derki.com

 

 

 

Kahveyle Parasetamolü Karıştırmayın

 

Yeni bir araştırmaya göre parasetamol alırken çok miktarda kafein tüketmek karaciğerde hasara yol açıyor.

Kafein ve parasetamol karışımının karaciğer üzerindeki etkisinin karaciğer yetmezliğine yol açan alkol-parasetamol karşımıyla aynı olduğu belirlendi.
 
Uzmanlar, yıllardır [ ... ]

SOSYAL İÇERİKDevamını oku...
Seçici Olan Yırtıcı Olur

 

Tahir M. Ceylan yazdı; Kurtlarla kartallar yiyeceğini seçer, çakallarla akbabalarsa seçmeden yer; o yüzden kurt çakaldan, kartal akbabadan yırtıcıdır. İnsanlarda da farklı değil, yediği yemeği, giydiği elbiseyi fazla irdeleyen, karşıdakini zar zor beğenen erkek ya da kadınlar [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Ezginin Günlüğü

 

 

 

Biz yılları saymayı unutmuşuz, ya da saymak istememişiz besbelli  ama Ezginin Günlüğü utanmadan saymış, bakmış, meğerse kalbimize yerleşeli 25 yıl olmuş. Çıkmaya da niyetleri yok anlaşılan, bu çeyrek asırı yüzümüze vurur gibi, bu çeyrek asırlık  muhabbeti [ ... ]

BLOG-NOTDevamını oku...
Simya ve Altın

 

Çok sayıda hermetik disiplin gibi simya da iki farklı perspektifin açılımlarına maruz kalmıştır. Her zaman ve her mekanda, bu uğraşların güç, para, tatmin yahut başarı gibi dünyevi amaçlarla anlamlanan tarafı, Hermetik felsefenin gizlici yüzüne karşıt bir yapı oluşturmuştur. [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Dünyanın En Eski Bayramı: Nevruz

 

Dünyanın en eski bayramı Nevruz, Türk dünyasında Göktürkler’in Ergenekon’dan çıkışı ve 12 hayvanlı Türk takviminde yeni yılın başlangıcı olarak 5 bin yıldan bu yana kutlanıyor. Kimi topluluklar, bu günü Tanrı’nın dünyayı yarattığı gün, kimileri Nuh Peygamber’in [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Düşünceyi Okumayı Başardılar

 

Dünyanın önde gelen nörologları, beyin aktivitelerini analiz ederek bilgisayar aracılığıyla geliştirdikleri bir teknikle "insanın düşüncelerini okumayı" başardılar. İleride daha karmaşık düşüncelerin okunması için önemli bir adım oluşturan ve Spielberg’in "Azınlık [ ... ]

HABERLERDevamını oku...
Sanal Ortamda Astral Yolculuk

Mati Klarwein, Blessing

 

Bilim insanlarının yaptığı bir deney, nedeni açıklanamayan ve parapsikolojik olaylar arasında sayılan “beden dışı deneyim”in (astral seyahat) nasıl oluştuğuna ışık tuttu.

“Kişinin fiziksel bedeni dışında ve bilinçli bir şekilde başka mekanlara [ ... ]

HABERLERDevamını oku...
Paltolar ve Cübbeler

Face-off filmini hatırlar mısınız?

O filmde çok çarpıcı bir sahne vardır, tüm kurgusunun ötesinde. Nicolas Cage'in, Castor Troy kişiliğiyle arabadan inerken üzerindeki paltosunu inanılmaz bir şekilde havalandırarak yürümesi. Nicholas Cage filmde kötü olanı temsil etmektedir. Matrix'i [ ... ]

BLOG-NOTDevamını oku...
Tuş ve Ceza

Lady in Black on a Park Beach - Bernhard Gutmann

 

Fyodor Mikhailoviç Dostoyevski’ nin (1821-1881) o meşhur eserini bilirsiniz; ''Suç ve Ceza''. Gerçek yaşamda, suç ve suçlu söz konusu olduğunda hukukçuların bu kitaptaki gibi uzun uzadıya derin psikolojik tahliller yapmaya pek vakitleri [ ... ]

BLOG-NOTDevamını oku...
Diğer yazılar...