Mayalar Nasıl Yok Oldu?

in YAZILAR
18. 09. 17
posted by: Administrator

 

Yüzyılın başından beri bilim adamları Mayalar'ın kim olduklarını, nasıl yaşadıklarını, ve uygarlıklarının bir anda neden yok olduğunu araştiriyorlar. Bu garip uygarlık MS 300'lerde dünyanın en gelişmiş uygarlığıydı ama dünyanın günesin çevresinde 365 günde döndügünü bile bilen Mayalar tarihin en kanlı kasaplarıydılar ve yemeklerini dahi yarım bırakarak birden yok oldular. Mayalar'ın bilimi ve kültürü vardı, onlara bu bilgiyi kim öğretmişti?

 

Guetamala ormanlarındakı, kan kırmızı rengindeki piramidin önünde, büyük bir kalabalık saatlerdir ayakta bekliyordu. Kimse kıpırdamıyordu; tüm gözler, piramidin doruğundaki ataların bilgileriyle dolu süslü kafatasındaydı. Kalabalık kralın hareketlerini göremiyor fakat dinsel bir ayin olduğunu anlayabiliyordu. Kral yanardağda oluşan keskin taşları alıp penisini delecek ve sonra yaranın üstünü bir iple bağlayıp; kanın ağaç kabuğundan yapılmış kaba akmasını sağlayacaktı. Daha sonra bunu alıp, bir ateş yakacak, bu ateşten yükselen duman aracılığıyla iblisle konuşacaktı. Ve Kral ortaya çıktı, peştemalinin altından kanlı elini göstererek, atalarının mesajım daha öncelerde de olduğu gibi yine haykırdı; "Savaş için hazırlanın" Kalabalık, neşe içinde tekrarladı. Artık kan dökme zamanı başlamıştı.

 

Savaş, onların yaşamıydı

Mayalar kimdi? İnanılmaz büyüklükteki piramitleri Amerika'nin ortasına inşa eden ve sonra birdenbire terkedip kaybolan bu insanlar kimlerdi?

Neden o garip dinsel kurallara inanıyorlardı? Bu sorular bügüne kadar sayısız bilim adamının zihnini kurcaladı. 150 yıl geçtikten sonra Mayalar daha anlaşılır olmaya başladılar. Artık, Mayaların MŞ. 250-900 arasında yaşadıklarını, dönemlerinin en gelişmiş yazı sistemini bulduklarını, matematikle ilgilendiklerini , astrolojik takvimler oluşturduklarını ve piramitler inşaa ettiklerini biliyoruz. Bugüne örnek olacak mimarı örnekler bulundu, inşaatlarını, yağmur ormanlarına zarar vermeden belli zamanlarda yapıyorlardı. Mayalar doğallığın bozulmaması için bize iyi bir ders vermişlerdir, Güney Belize'nin orman kaplı dağlarında; yeni bulunan dört Maya kenti gösteriyor ki; Mayalar buralarda yaşamaktan kaçınmışlardı, iste buraları 900'lü yıllarda yokolan Mayaların toplumsal yaşamları hakkında henüz çözülememiş bir çok soruya ışık tutacaklardı. "National Geographic" yazarlarından arkeolog George Stuart; "Her sabah uyandığında Maya'lar hakkında ne kadar az şey bildiğiniizi düsünüyorum, bu tropik iklimde nasıl yaşadıklarının %1 ini ancak biliyoruz" diyordu. Kısıtlı imkanlara rağmen, arkeologlar, sanat tarihçileri, yazıt uzmanları, antropologlar, coğrafyacılar, ve dil uzmanları yıllardır Mayaların peşinde. Ortada, "Mayamanik" bir durum var; Tennesse Üniversitesi arkeologlarından Arthur Demarest son 4 yıldır Kuzey Guetemala'da Maya kenti Dos Pilas'ı inceliyor. Demarest'e göre ormanın içinde kayıp kentler var; buralarda çözümlenemeyen yazıtlar bulunuyor ve bu yazıtlar Mayaların ani yok oluşunu açıklayabilir. Ortaya çıkan bilgi patlaması, şiddetli tartışmalar yarattı. Kimin kuramının doğru olduğu tartışılıyor. Yine de uzmanlar bir görüş üzerinde fikir birliğine vardılar; savaş, Maya halkının oluşmasında ve yaşamında kilit noktaydı.

 

Maya kentleri yaşamak için değil miydi?

Mayaların spordan dine kadar her konuda işkence ve kurban törenleri düzenliyorlardı. Meksikalı Antropolog Carlos Navarette "Bu, Mayayla ilgilenenleri şok edecek bir iddiadır" diyor. Klasik Maya Kültürü'nün oluşmaya başladığı MS 250'den sonraki yüz yıllarda, küçük çatışmalardan, büyük savaşlara dönüşen kabile çekişmeleri, görkemli kentlerin hayalet kasabalara dönüşmesine neden oldu. ilk batılı araştırmacılar olan Stephens ve Latherwood, büyüleyici diye tanımladıkları Copan, Palenque, Uxmal ve diğerleri hakkında kitaplar yazmaya başladılar. Stephens'in yazdığı başarılı kitaptan sonra onü, Catherwood ve diğer yazarlar takip etti. Sonraki yarım yüzyılda Popol Vuh (Mayaları anlatan kutsal kitap) ve "Relacion de las Cosas de Yucatan" adlı kitaplar yayınlandı. 16. yüzyıldan sonra piskopos Diego de Lan da, Maya kültürüne karşı ispanyol zaferlerini anlatan bir kitap yazmıştı. 1890'larda işe, ingiliz araştırmacı Alfred Maudsiay değişik kaynaklardan derleyerek, Maya kentlerinin mimarisini anlatan bir katalog oluşturdu.

 

Tüm bilgiler, 19. Yüzyıl bilginlerini hiyeroglif yazılarını yorumlamaya, Mayaların tarihini yeniden incelemeye ve bu toplumun neden yok olduğunu araştırmaya itti. 20. yüzyılın ilk yarısında daha çok kazılar yapıldı ama hala ortaya ciddi bir şey çıkmamıştı. 1950'lerde Carnegie Enstütüsü'nden J. Eric Thompson ve Slyvanus Morley, bölgeyi incelemeye aldılar onlara göre bulunan kentler, yaşamak için değil dinsel ayinler için yapılmıştı. Yazıtlarda astronomi ve takvim çalışmaları yer alıyor, tarihi olaylar, çiftçılık yöntemleri ve tarınıdan bahsedilmiyordu. Böylece bu mekanların sadece özel durumlar ve çalışmalar için yapıldığı kanıtlanıyordu. Morley ve Thompson; Mayaların yok oluşlarına ait bilgileri antik kentlerden elde edemeyeceklerini düsünüyorlardı. Çağdaş bilginler, daha iddialı ve umutlu, modern teknoloji gibi bir de avantajları var;örneğin radyo karbon testi.

 

Dos Pilos'ta çalışan Arthur Demarest MŞ. 761'den önce ve sonra olarak Mayaların tarihçesini iki bölüme ayırdı. 761'den önce savaşlar düzenliydi; kabileleri tek bir yönetim altında toplamak için yapılırdı. Ama 761'den sonra savaşlar; kabile üstünlügüne ve malların yağmalanmasına dayanmaya başladı. O yıl, Dos Pilos Krali kabilelere dur demek için savaş açtı ama Tamarındıto'da yakalanarak kurban edildi. Demarest'e göre; bu dönemden sonra ortaya çıkan söylü kanun yapıcıları, çıkar uğruna birbirlerini yemeye başladılar ve güçleri çok arttı. Böylece sivil iç savaş başladı; iste bu da Mayaların sonu oldu ve buna benzer olaylar başka bölgelerde de yaşandı.

 

Susuzluk ve nüfus patlaması kuramları

 

Florida Üniversitesi arkeologlarından Arlene ve Diana Chase'e göre Belize'de yaptıkları araştırmaların sonucunda, kabile savaşları Mayaların sonunu hazırlamıştı. Bu iki arkeolog, kazılarda binalar üzerinde hasarlar tespit etmişler ve gömülmemiş bir çocuk iskeletiyle, silahlar bulmuşlardı. Bir çok uzman yok oluşun nedenini savaşlara bağlarken, başkaları bunun hikayenin tümü olmadığını düsünüyor. Yokolmada rol oynayan bir diğer neden; yağmur ormanının ekolojik dengesindeki ani bir bozukluk olabilirdi. Arizona Üniversitesi arkeoloğu Patrick Culbert; "Yeraltı çalışmalarından anladığınııza göre, neredeyse orman tamamen yok olmuş"diyordu.Şu sıkıntısı, yok oluşlarında rol oynamış olabilirdi. Cincinnatı Üniversitesi arkeologlarından Vernon Searborugh işe, Tıkal'deki kazısında gelişmiş kanalizasyon sistemleri buldu. Yılın 4 ayı yağmurlu bir bölgede yaşayan bu insanların ani bir susuzluğa uğramaları gerçekten yok oluş nedeni olabilirdi. Bir başka neden nüfus patlaması olabilir, yirmi kentten toplanan bilgilerden anlaşıldığına göre km kareye 200 insan düsüyordu. Culbert'e göre;

endüstrisi olmayan bir toplumda nüfus bir sorun olabilir. Araştırmacılar, kazılarda, iyi gelişmemiş çocuk iskeletleri buldular, bu da yetersiz beslenmenin göstergesi olarak kabul edilebilir. Yine Culbert, böyle karmaşık ve kalabalık bir toplumun çöküş nedeninin; savaş, çılgın bir kral, açlık ya da susuzluk olabileceğini düsünüyor ve ekliyor "Böyle bir toplumun çöküsü için milyonlarca neden söylenebilir".

 

Takvimi ve dış dolgusunu bilen insanlar

 

Bu çöküşten çıkarılacak ders nedir? Birçok uzman, çevreci mesajlar veriyor; Culbert; "Nüfus patlaması, ekolojik dengeyi bozdu ve milyonlarca insan öldü." diyor. National Geographic dergisi yazarı George Stuart bu fikre katılıyor ve bu bilgilerin günümüz dünyasının sorunlarını yeterince çözemese bile önemli uyarılarda bulunduğunu düsünüyor. Ona göre en önemli mesaj, yağmur ormanlarını kesmemek ama diğerleri bundan pek emin değil. Hiyeroglif uzmanı Stephen Houston de, Mayalardan daha pek çok ders alınacağı düsüncesinde; "Çok farklı bir toplumdular ve onları bir arada tutan çok başka bir şeydi". Arkeologlar, Mayaların gerçekten farklı bir toplum olduğunu, onların günlük yaşamlanndan çıkarıyorlar. Mezarlarda bulunanlar, gömütler, alelade evlerin mimarisi ve bulunan duvar resimleri; ortalama bir Maya gününün nasıl geçtiğini bizlere gösteriyor. 57 kişiden oluşan tipik bir Maya ailesi kahvaltıda sıcak çükülata, yeterince zengin değillerse haşlanmış mısır ve şeker kamisi yiyorlardı ve "atöle"denilen bir içki içiyorlardı. Genelde evler tek odalı ve çamur sıvalıydı. Büyük olasılıkla gün içinde mısır, bezelye, tavşan ve hindi diğer yiyecekleri arasındaydı. Hasat mevsimi erkekler tarlalarda çalışırken, kadınlar evde yemek pişiriyorlardı. Günün sonunda tüm aile evde toplanıyor ve evin reisi küçük bir dini ayinle atalara dua ediyordu. Zamanlarını sadece tarımla geçirmiyorlar, piramitler ve tapınaklar inşa ediyorlardı. Genelde dügün törenlerine kutlamalara, astrolojik ve takvimsel çalışmalara katılıyorlardı. Böyle zamanlarda kral kurbanlar kesiyor ve top oyunları düzenliyordu. Kaybedenler piramide aşılıyor ya da kurban ediliyordu. Çiftçiler bu günler için yemek hazırlayıp, standlar açiyorlardı. Mayalar'in gelişmiş bir estetik anlayışı vardı. Yale Üniversitesi antropoloğu Michael Coe "Mayalar" adlı kitabında; "Aileler çocuklarının burunlanna onların gücünü artırıcı süşler takarlardı" diye yazıyor. Mayalar aynı zamanda bebeklerin iskeletlerine şekil vermek amacıyla onları sararlar ve koni şeklinde bir şapka takarlardı. Belki de günümüzün beşik ve kundak alışkanlığı onlardan miras kalmıştır. Bazı araştırmacılar, bu şekildeki kafataslarının bu alışkanlığın sonucu olduğunu ileri sürüyorlar. Mayalar dişlerini bazen "T" şeklinde bazen de delerek doldururlardı (anestezi yapıp yapmadıkları kesin değil). Dişlerini çoğunlukla değerli taşlarla en çok da yeşimle kaplarlardı. Coe'ya göre; genç erkekler evlenene kadar kendilerini siyaha boyuyorlar daha sonra ise değişik dövmelerle süsleniyorlardı. Bu bilgiler sadece bulunan nesnelerden değil geride bıraktıkları hiyerogliflerden de öğrenildi.

 

"Birden beyin kanallarım açıldı..."

 

Maya yazıtları, çeşitli ilgi alanları oluşturdu. Güney Alabama Üniversitesi sanat öğretmeni Linda Schele eski yazıtlar konusunda birdenbire ortaya çıkan ilginç bir örnektir. 1970 yılında Meksika ziyaretinde, Palenk konferansında Schele; 7. Yüzyıl başlarından 8. Yüzyıl sonlarına kadar yaşayan yasa yapıcıların kanunlarını 2.5 saat süren bir konuşmada açıkladı ve bunlar doğruydu. Bu nasıl olmuştu? Çünkü Schele bir amatördü; Profesyoneller kabartmaların açıklamasının bir çeşit içgüdüye ve sezgiye bağlı olduğunu söylüyorlar. Verilen yazı sistemine uyularak çözülmüş olabileceğin'i de ekliyorlar. Linda Schele; "Aydınlanma dakikaları kariyeriniin dönüm noktasıydı. Birden beyin kanallarını açildi ve herşey yerli yerine oturdu" diye anlatıyor. Bu olaydan sonra, bir çeşit dil çözüm devrinii başladı. Bölge genç tarihi yazıt uzmanları ile doldu. 34 yaşındaki Stephen Houston ile 28 yaşındaki David Stuart'da bunlara dahildi. Kariyerlerine çok küçük yaşlarda başlamışlardı. Maya arkeoloğu George Stuart'in oğlu ilk Maya gezintisini 3 yaşındayken yapmıştı ve 1984'de 18 yaşındayken çözdügü bir Maya grafiğiyle, Maç Arthur Derneği tarafından en genç yazı çözücüsü ve dahi ilan edildi. Stuart'in sonraki projesi şimdiye kadar çözülmüş tüm Maya yazıtlarını inceleyen bir katalog yapmak. Neredeyse yüzyıllık bir çalışma bu ve genç Stuart; "Bu çalışma benden sonra da aranan bir kaynak olacak" diyor.

 

Bir uygarlığın umutsuzluğu

 

Örneklerde görüldügü gibi kabartmalarda propaganda da var. Düşünün Körfez Savaşı'nı anlamak için Saddam'in konuşmalannın duvarlara yazıldığını... Arlen Chase; Mayalar'in politik ve sosyal yasamlarini çözmek için bu yazitlari okumanin yeterli oldugunu, arkeolojinin bunu saglamak için gerekli oldugunu ifade ediyor. Houston ise, yazitlarin propaganda ile dolu oldugunu, yine de bir toplumu anlamak için yararli oldugunu söylüyor.

 

Maya yazıtlarını deşifre etme üzerindeki tartışmalar sürüyor, hiçbir zaman nihai çözüm bulunmayacak. Çünkü yeni bulgular farklı bakış açıları getiriyor. Chase'in araştırmalarina dayanarak söylenebilir ki, Mayalar orta sınıf bir toplumdu. Mezar kazıları, yasam tarzlarının, bilimsel yönleri kadar gelişmediğini gösteriyor. Kimyasal toprak araştırmalari, iskelet incelemeleri bize onların hastalıklarını, tarini yöntemlerini hatta iklim koşullarını gösteriyor. Birçok araştırmacı ve bilim adamı Mayalar'in yok oluş gizeminin peşinde. David Freidel, Mayalar'ın tarihte esine az rastlanan bir umutsuzluğa düşmüş oldukları görüşünde; ona göre, geçmişe bakıldığında Mayalar'ın ulaştığı bilimsel ve toplumsal düzeyin nedeni, hayalgücü ve reel eylemin dışındadır çünkü onlar yaşamı anlamlı kılmak istiyorlardı. Mayalar'ın birden yokoluş nedeni veya nedenleri hala bilinmiyor, dev bir uygarlık nasıl ve neden kayboldu? Uxmal'da yansı yenmiş yemek tabakları hala durmaktadır; kimden ya da neden kaçtılar ve en önemlisi şu anda onların kalıntıları nerede?

 

İlericilik ve Gericilik Doğuştan mı?

 

 

İlericilik ve tutuculuk olarak siyasi yelpazenin iki ucunda yer alan siyasi görüşlerin beynimize doğuştan kazınmış olduğunu bilimsel bulgulara dayanarak kanıtlamaya çalışan Teksas’taki Rice Üniversitesi’nden siyaset bilimcisi John Alford iddiasını şu çarpıcı örnekle açıklıyor:
“Muhafazakâr [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Astrolojide Aşk Başkadır- 2.Bölüm

 

İki kişinin karşılıklı harita uyumunu incelerken, kişilerin birbirlerinin hangi hayat alanlarını canlandırıp, hangi alanlarda sıkıntı ve sorun yaşatacağını ise, kişilerin gezegenlerinin birbirlerinin doğum haritalarında ki hangi evlere düştüğüne bakarak da görmek mümkündür. [ ... ]

ASTROLOJİ YAZILARIDevamını oku...
Kromoterapi: Uygulamalı Renk Terapisi

 

Biliyoruz ki evrende var olan her şey kendine özgü bir titreşime sahiptir. Renklerde, bir ışık frekansının belli orandaki yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Elektromanyetik yelpazeye baktığımızda, yelpazedeki her rengin kendine özgü bir titreşime sahip olduğunu görürüz. [ ... ]

MAKALELERDevamını oku...
Cadılar ve Büyüler

 

Cadıların ne olduklarını ve ne yaptıklarını bilmeyeniniz yoktur herhalde… Ben karacadılıkla suçlanana kadar açıkcası cadılarla pek fazla ilgilenmiyordum, hatta büyü kavramı benden tamamiyle uzaktı. Yapanı şiddetle kınar ve yoluma devam ederdim. Nerden bilebilirdim ki seçimlerimin [ ... ]

BLOG-NOTDevamını oku...
Asâ Kimin Elinde?

 

Ali Ömer AKBULUT yazdı; Şairin gecekondusu yok artık. İçler acısı hâline aldırmadan şehre inmeye kalkınca da altı sabit kalemlerle çizildi. Şehrin/şehirlinin [okuyucunun]omuzları üzerinde yükseltilip aşağıya; yola fırlatılan şair bir yolunu bulup [oto]yoldan çık[a]maz, [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Anıların Nereye Ait

Persistence of Memory- Salvador Dali

 

hani çocukluğunun geçtiği o eski evin
önüne çıkarsın tesadüfen
başını kaldırır
pencerelerine bakarsın
ve bir gülümseyiş bırakırsın kapısına
kapıları kapalıdır
zorlarsan açılır belki
korkarsın açıldığında göreceklerinden
anıları
hatırlamak [ ... ]

BLOG-NOTDevamını oku...
Seçici Olan Yırtıcı Olur

 

Tahir M. Ceylan yazdı; Kurtlarla kartallar yiyeceğini seçer, çakallarla akbabalarsa seçmeden yer; o yüzden kurt çakaldan, kartal akbabadan yırtıcıdır. İnsanlarda da farklı değil, yediği yemeği, giydiği elbiseyi fazla irdeleyen, karşıdakini zar zor beğenen erkek ya da kadınlar [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Meditasyon

 

Geoffrey Chandler - Meditation No.2

 

Ayla Yasa yazdı;

 

Dışarıda gideceğimiz yolu bulabilmek için içimize gitmemiz gerekir.

İşte yaşamın belki de en büyük paradoksu budur.

Kendi gerçek benliğimizle buluştuğumuzda "küçük ben"in bitmek tükenmek bilmeyen arzularından, ihtiyaçlarından, [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Çakralar

Çakra, Sanskritçe’de tekerlek anlamına gelir, ateş çarkı da denir. Bedenimizin içerisinde çakralar olarak bilinen yedi temel enerji merkezi hormonal salgı bezlerinin ve büyük sinir ağlarının üzerinde ya da çok yakınında olup belirli noktalarda omurgayla kesişirler.

Kadim metinlerde [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Diğer yazılar...