Yunus Emre'nin Hümanizmi

in YAZILAR
18. 09. 19
posted by: Administrator

Ertan Yurderi yazdı;

Yunus Emre’ye ve şiirlerine olan merakım yaklaşık 7 sene önce başladı. Emekli olmadan önce çalıştığım şirketin düzenlediği bir fuar sırasında Yunus hayranı bir gönül dostu ile tanıştım. Kendisiyle yaptığım görüşmenin akabinde Yahoogroups’ta birgaripyunus adlı mail grubunu kurdum. Grupta Yunus Emre, Şiirleri, Düşünceleri, Gönül Dostları ve Erenler konularında bilgilerle birlikte yüreklerimizden kopup gelen şiirleri paylaştık dostlarla... Daha sonra da bu grubu kapattım. Şu an bizler de birer Yunus misali, Yunus’un evreni kucaklayan sevgi yüklü hümanizmasının ışığında YOL’umuza devam ediyoruz.

 

Elbette Yunus Emre, bütün çağların en büyük hümanistidir. Antik Çağ hümanist düşüncesiyle konuya kısaca bakacak olursak; Antik Çağ’ın hümanistleri insanı her şeyin ölçüsü yapmışlar, onu mikrokosmos olarak görmüşler, bütün insanları doğadan soydaş ve akraba kabul etmişler, erdemli yaşamayı yüceltmişler ve nihayet insanın Tanrı’ya gönül ile varabileceğini söylemişler. Ancak bu düşünceler ilk filozoflardan Yeni Platonculara kadar uzanan bir birikimin ürünüdür. Oysa Yunus’un felsefesi hem sistematiktir hem de daha kapsamlıdır.

Yunus Emre’nin hümanizmi kendine özgü ve orijinaldir. Şüphesiz insana güven duyan, onu yücelten, sevgiyi, insanın varoluşunun yaşamının anlamı yapan düşünceler çoktur. Bunlar mitolojilerden beri, çok renkli ve güzel bir tabloya yeni güzellikler ekleyerek oluşturmaya devam ediyorlar...

 

Yunus’un hümanizmi çağdaşı olan Batı hümanizmine (Rönesans hümanizmi) göre daha verimli ve çok yönlüdür. Rönesans hümanizmi, daha çok insanın bu dünyadaki yerini aydınlatmak ister. Bu insan, günlük yaşamın içinde, duygularıyla, yaratıcılığıyla, kendine özgülüğü ile somut, gerçek insandır.

 

Yunus’un hümanizması kapsamlı, derinliği olan sistematik bir yapıya sahiptir. Bu hümanizma bilgi ile yüklüdür. Şiirlerinde engin bir kültür birikimi vardır. O, bütün mutasavvıflar gibi, Kuran’ı, onun hem zahiri (dışsal) hem de batini (içsel) anlamını bilir. İslam klasiklerini, efsaneleri, Hint, İran, Yunan mitolojilerini bilir. Bunları şiirlerinde kullanır. Hece ve aruz ölçülerini ustaca kullanır. Medrese eğitimi aldığını söyler. Mevlana’nın sohbetlerine katılır, ondan ilim irfan alır. Taptuk Emre’den aşk yolunun sırlarını öğrenir. Bütün bunların sonucu olarak, Yunus’un hümanizmi soyut bir sevgi değil, fakat bilgi dolu bir derinliğe sahiptir.

Yunus’un düşünceleri kendi içinde tutarlı bir bütünlük gösterir. İnsanın yaradılışı,Tanrı karşısındaki konumu, insan-evren-Tanrı birlikteliği, insanın bu dünyada etnik bir varlık olarak onurlu yaşaması, sevginin evrenselliği, ‘yetmiş iki milletin’ birliği, bütün bunlar birbiriyle tutarlıdır. Yunus’un sistem kurmuş büyük filozoflardan farkı yoktur. Platon’un sistemi ne kadar kapsamlı ve tutarlı ise, Yunus’un sistemi de en az onun kadar kapsamlı ve tutarlıdır.

 

 

Tanrı karşısındaki konumu, insan-evren-Tanrı birlikteliği, insanın bu dünyada etnik bir varlık olarak onurlu yaşaması, sevginin evrenselliği, ‘yetmiş iki milletin’ birliği, bütün bunlar birbiriyle tutarlıdır. Yunus’un sistem kurmuş büyük filozoflardan farkı yoktur. Platon’un sistemi ne kadar kapsamlı ve tutarlı ise, Yunus’un sistemi de en az onun kadar kapsamlı ve tutarlıdır.

 

Yunus’un şiirleri filozofik açıklamalarla yüklü, fakat ağır ve anlaşılmaz değildir. Türkçenin güzelliklerini ustaca kullanan Yunus, anlaşılması güç, kapsamlı olan, kavratmak için uzun uzun konuşmayı gerektiren düşünceleri bir çırpıda söyler. Bu söyleyişte sadelik ve güzellik vardır.

 

Bu özellik belki de Yunus’u diğer mutasavvıflardan ayıran bir üstünlüktür. Şiir sanatının kıvraklığını, çarpıcılığını kullanan Yunus, çok güzel bir anlatıma sahip olan Mevlana’nın söylediklerini öz olarak, kısaca özetler;

 

“Ete kemiğe büründüm

Yunus diye göründüm”...

 

Yunus, tasavvuf geleneğinin güçlü bir izleyicisidir. O Cüneyd-i Bağdadi, Hallac-ı Mansur, İbni Arabi, Mevlana ve Hacı Bektaş geleneğinin devamıdır. Özellikle, Yunus’u aynı zaman diliminde yaşadıkları için, Mevlana ya da Hacı Bektaş’tan birine yakın saymak hata olur. Yunus, her iki büyük mutasavvıfın etki alanı içinde olgunlaşmıştır. Bu yargımızı üç büyük mutasavvıfın yapıtlarındaki konu ve söyleyiş benzerliklerine dayanarak güçlendirmek mümkündür. Ayrıca Mevlana ve Hacı Bektaş’ı farklı konumlarda göstermek, birini saraya diğerini halka yakın tutmak doğru değildir. Onlar bir elin iki yüzü gibidirler. Yunus, Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli, bu üç bilge, bu üç ulu ırmak, aynı yüce dağdan doğarlar ve aynı denize varırlar. Geldikleri yer de ulaştıkları yer de birdir. Bu bütün mutasavvıflar için böyledir. Onlar nerede ve ne zaman yaşarlarsa yaşasınlar, hepsi aynı dilden, aynı gönülden konuşurlar.

 

Yunus’un hümanizmi içinde yaşadığı sosyal koşullara ve siyasal olaylara bağlı olarak gelişmiştir. Yunus’un doğumundan üç yıl sonra Selçuklu hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Kösedağ Savaşı’nda Moğollara yenilmesiyle başlayan buhranlı dönem 82 yıllık yaşamı boyunca devam etmiştir. İstila, yağma, iç kargaşalıklar, yalan, gammazlık, açlık, ağır vergiler insanları bunaltmıştır. Yunus’un insan sevgisi, erdemli davranışları yüceltmesi, insanları birliğe çağırması bu ortamda anlam kazanır.

 

Yunus sadece Tanrı’ya ulaşmak için çilesini dolduran bir sufi değildir. O, haksızlığa, zulme, yalana karşı çıkmış, doğrunun, haklının yanında olmuştur. Yunus bu tutum içinde olmasaydı halkın gönlüne taht kuramazdı. Çağlar boyuncu erdemin, sevginin ve barışın timsali olamazdı. Yunus, toplumcu bir ozan olmasaydı, kendi döneminde unutulur giderdi... Yunus’un hümanizmi öncelikle kendi dönemine bir tepkidir. Bu gerçek, onun evrenselliğine gölge düşürmez.

 

Yunus’un insanı, hem pratik yaşamın içindeki sade insandır, hem de ideal bir model olan insan-ı kamil yani yetkin insandır. İnsan, ancak kamil insan ile birlikte olgunlaşır, gerçekleri görür ve aşk yoluna girer. Rönesans hümanizmi bütün insanlara, dillere, dinlere Yunus kadar hoşgörülü değildir. Bireyci yanı ağır basan bu hümanizm evrensel boyutlara yeterince ulaşamamıştır.

 

Yunus, insanı, Tanrı’dan korkan ve korktuğu için inanan zavallı bir kul olmaktan çıkarıp, ona onurlu bir yer vermiştir. Daha evren varolmadan, can kalıba girmeden, insan, ruh olarak ya da tasarlanan bir imge olarak Tanrı ile beraberdir. Bir köprü olan dünyadan geçince yine Tanrı’ya kavuşacaktır. O “Dost” ile birlikte olacaktır. Böylece Yunus, ezeli-ebedi tanrısal sıfatlarla donatılmış olan insana evrende en ayrıcalıklı, en saygın yeri verir.

 

Hiçbir hümanist insanı Yunus kadar yüceltmemiştir.

 

Yunus, çağdaş hümanistlere de rehber olacak zenginliklere sahiptir.

 

Yunus’un evreni kucaklayan sevgi yüklü hümanizmi bütün insanlara, bugün de bir ışıktır.

 

 

Görseller:

Human Nature - John Petrie

Human Nature - Michele Benzamin-Miki

Gerçek, Onu Gözlemlerseniz Değişebilir

 

"Başınız sıkışınca kuantum fiziğine başvurun" diyen Prof. Wolf'e göre, kuantum fiziğiyle kendi gerçeğinizi yaratabilir, bakma şeklinizi değiştirerek her şeyi çok farklı görebilirsiniz!

"Kuantum fiziğinin kurallarını ve prensiplerinizi anlarsanız, hayatta köşeye sıkıştığınızı [ ... ]

SOSYAL İÇERİKDevamını oku...
Koç Burcunun Yaşam Serüveni

 

.....Sen mi duruyor olacaksın ardında bu gizin

Beyaz bir duvarın önünde dikilen siyah bir işaret gibi

Sonsuzluğun rüzgarında titreşen bir gölge gibi sen..

Ben mi duruyorum kendimle gerçeğin arasında

Dilini hatırlayamadığım sayfalardan oluşan bir kitap gibi ben...

Mediha Gramos

Bilindiği [ ... ]

BURÇLARIN SERÜVENİDevamını oku...
Bir Kendini Bilme Sanatı; Astroloji - 2.Bölüm

 

 

Bazen bazı gezegenler, doğum haritasında bulundukları konumları yüzünden, kimliğinizi yani Güneş’ inizi rahat ifade etmenizi önleyici durumlar yaratabilirler. Örneğin Güneş’iniz Aslan burcundayken, Mars yengeç burcundaysa, bir Aslan gibi kükremezsiniz, savaşınızı verirken. [ ... ]

ASTROLOJİ YAZILARIDevamını oku...
Mısır'ın Ölüler Kitabı

 

Düsünce evreninin besigi kabul edilen Yunanlilar, Thales ya da Euclid'e ragmen yine de zaman ve saat matematigini yeterince çözümleyememislerdi, çok daha farkli bir kültürel konumda bulunan Misirlilar'in pratik çözümü sasirticidir. Gerçekten de Misir'in Yunan'da oldugu gibi bir matematik [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Bir Kaşık Suda

Solumaya çalıştığımız hayatlarımız ile kıyaslandığında, geçmişlerimiz, koskocaman bir deryanın yanında karşılaştırılan bir kaşık su gibi kalır. Yaşamımızı sürerken, kimi zamanlar o ufukları asla seçilemeyen deryanın bizleri nelerin beklediğini bilemediğimiz açıklarına [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Kromoterapi: Uygulamalı Renk Terapisi

 

Biliyoruz ki evrende var olan her şey kendine özgü bir titreşime sahiptir. Renklerde, bir ışık frekansının belli orandaki yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Elektromanyetik yelpazeye baktığımızda, yelpazedeki her rengin kendine özgü bir titreşime sahip olduğunu görürüz. [ ... ]

MAKALELERDevamını oku...
Düşünceyi Okumayı Başardılar

 

Dünyanın önde gelen nörologları, beyin aktivitelerini analiz ederek bilgisayar aracılığıyla geliştirdikleri bir teknikle "insanın düşüncelerini okumayı" başardılar. İleride daha karmaşık düşüncelerin okunması için önemli bir adım oluşturan ve Spielberg’in "Azınlık [ ... ]

HABERLERDevamını oku...
Sembolizm: Numeroloji

 

Mutlu Payaslıoğlu yazdı;

Sayı : 0

Sıfır yokluğun, hiçliğin sembolüdür. Ama aynı zamanda potansiyel varoluşun başlangıcıdır. Sıfır yutan sayıdır, etkisiz sayıdır ama aynı zamanda çok büyük bir gücü de kendinde barındırır. Dünya kültürlerinde 9 sayısı ile birlikte [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Değişik Bir Evrim İddiası

 

İngiliz evrim teorisyeni Oliver Curry, insanoğlunun 3000 yılına gelindiğinde evriminin doruğuna ulaşacağını ve daha sonrasında iki ayrı türe bölüneceğini öne sürdü.


BBC’ye yaptığı açıklamanın bir benzerini İngiliz televizyon kanalı Bravo’da tekrarlayan London School [ ... ]

YAZILARDevamını oku...
Diğer yazılar...