Mari Alvig yazdı;
Kaçımız bizim için önemli olan her şey için yeterince bol zamanı olduğunu söyleyebilir? Kaçımız zamanı boşa harcadığını, daha verimli kullanması gerektiğini hissediyor?
Zaman nedir? Brian Green "Olağanüstü Evren" adlı kitabında, bize zamanın bir boyut olduğunu ve herhangi bir nesnenin hareketinin çoğunlukla uzamda değil, zaman içinde vuku bulduğunu anlatıyor. Bu, bilimin bakış açısıdır. Jean Shinoda Bolen ise "Yaşamın Kıyısında" adlı kitabında farklı bir bakış açısı sunuyor. Birbirinden çok farklı iki zaman türünü açıklıyor: Kronos'u ve Kairos'u.
Kronos günlük bazda içinde yaşadığımız zamandır. Saatlerle, dakikalarla ve saniyelerle ölçülür. Bir arkadaştan çok bir intikam tanrısı veya çok çalıştıran bir patron gibi görünür. Nadiren yeterince vardır ve biz gündelik aktivitelerimizi yapmak için zamanla yarışırken tükenmiş hissederiz. Kronos, planlar yaptığımız, randevular verdiğimiz zamandır.
Öte yandan, kairos zamanı, nazik biçimde akarken bizim anda olmamıza izin verir. Onu yakalamak için yarışmaktan çok, ona katılırız. Kairos, meditasyon, yaratıcı süreç, bir bebeği uyutma, iyi yazılmış bir kitabı okuma ve bize kişisel olarak anlamlı gelen diğer aktiviteler sırasında ortaya çıkabilir. Kişi telaşsızdır ve geçen sürenin farkındalığı olmadan, tümüyle o anın içindedir. Bunlar, ruhlarımızı besleyen anlardır.
Steven R. Covey "Verimli İnsanların 7 Alışkanlığı" adlı kitabında şöyle soruyor:
"Daha az zamanda daha çok iş yapmam bir fark yaratır mı? Yoksa, yaşamımı kontrol eder görünen kişi ve durumlara verdiğim tepkinin hızını mı artırır? Daha derin, daha köklü biçimde bakmamı gerektiren bir şey, iç dünyamda zamanımı, yaşamımı ve kendi doğamı algılama biçimime etki eden bir paradigma varolabilir mi? "
Bu sorulara verdiğimiz yanıtlar, kronos zamanını kairos zamanından ayırd etmemize yardım edebilir.
Janet Luhrs, "Sade Yaşama Rehberi" adlı kitabında, "zamanı kutsal kabul edin" diye öneride bulunuyor. Bu şekilde düşündüğümüzde, sınırlar koymak ve "hayır" demek daha kolay olur. Zamanımızı "kutsal" kabul edersek, girişimlerimizi ve önceliklerimizi tekrar tekrar gözden geçiririz. Hangi aktiviteler bizi beslemekte, hangileri tüketmektedir? Bizi davet eden bir gruba katılmanın getireceği sorumluluğa gücümüz yetecek mi? Hayatınıza daha fazla "yapılması gerekenler" sokmadan önce çok dikkatli düşünün. Ms. Luhrs şöyle devam ediyor: "Aktiviteleri birbirinden ayırd etmeye ihiyacımız var. Farkındalığımız gelişmemişse, yolumuza çıkan her aktivite ya da görevi kabul ederiz. Çünkü sürekli başarmamız gerektiğini düşünüyoruzdur. Bu durumu sürdürmemiz mümkün değildir. Böylece kaygı ortaya çıkar. Her yeni ayartıya çok dikkatli bakmalı, hayatımıza ne getirip ne götüreceğini kendimize sormalıyız. Eğer zorunluluk varsa veya hayatlarımıza olumlu, dengemizi bozmayacak biçimde katkıda bulunacaksa, o zaman "evet" demeliyiz. Bunun dışında "hayır" diyerek, bize, daha fazla boş ve sınırlanmamış zaman kalmasına izin verirsek yaşamlarımız daha iyi durumda olacaktır.
Eğer zamanın "kutsal" olduğunu kabul edersek, kendi kendimizle kalabileceğimiz zamanların olmasına izin verir, böylece duygusal bataryalarımızı şarj edebiliriz. Yaşamlarımızı gerçekten zenginleştiren şeyleri keşfetmek için, yapmaktan zevk aldığımız ya da fiziksel ve zihinsel sağlığımızı sürdürmek için yapmaya ihtiyaç duyduğumuz şeyler için kendimize izin verelim.
Hepimizi, kairos zamanına yer açmak için, hayatlarımızda boşluk yaratmaya davet ediyorum !
Çeviren: Serap Rumelili Öcalan
Kaynak: www.astrolojidergisi.com