Osho yazdı;
Sevgi sadece sen olgunsan gerçek olur. Sadece bir yetişkin olduğunda sevmeye muktedir olursun. Sevginin bir ihtiyaç değil, bir dolup taşma olduğunu anladığında o zaman, hiçbir koşul olmadan onu verebilirsin.
Sözde sevgi kişinin başkasına olan derin ihtiyaçından gelirken, gerçek sevgi olgun bir insandan diğerine, bolluktan tasar. Kişi onunla dolup taşar. Ona sahipsin ve o senin etrafında hareketlenmeye başlar, tıpkı bir lambayı yaktığında ışınların karanlığın içerisinde yayılması gibi. Sevgi, varlığın bir yan ürünüdür. Sen var olduğunda, etrafında sevgi auran ölür. Sen yoksan, bu aura etrafında olmaz. Ve etrafını çevreleyen bu auraya sahip değilsen diğerinden onu sana vermesini istersin. Bunu tekrar edelim: Sende sevgi olmadığında diğerinden onu sana vermesini istersin; sen bir dilencisin. Ve, diğeri de sana onu vermen için talepte bulunuyor. Şimdi, iki dilenci avuçlarını birbirlerine açıyor ve her ikisi de diğerinin ona sahip olduğunu umut ediyor? Doğal olarak her ikisi de sonuçta yenilgiye uğramış hissediyor, kandırılmış hissediyor.
İstediğin karı-kocaya sorabilirsin, istediğin sevgiliye sorabilirsin; her ikisi de kandırılmış hissediyor. Diğerinin sevgiye sahip olduğu senin fikrindi, sayet senin yanlış fikirlerin varsa önün suçu ne? Senin fikrin dağılmış oldu; diğeri senin fikrinin doğruluğunu kanıtlamadı, hepsi bu! Fakat, diğerinin senin beklentilerin doğrultusunda kendisini kanıtlaması için hiçbir zorunluluk yok.
Ve sen diğerini kandırdın; onun hissettiği budur çünkü sevginin senden akacağını umut ediyordu. Her ikiniz de sevginin diğerinden akacağını umut ediyordunuz ve ikiniz de boştunuz; aşk nasıl gerçekleşsin? En iyi ihtimalle her ikiniz de beraberce mutsuz olabilirsiniz. öncesinde sen tek başına mutsuzdun, ayrıydın; artık birlikte mutsuz olabilirsiniz. Ve unutma, ne zaman iki kişi birlikte mutsuz olursa bu basit bir toplama değil, bir çarpma işlemidir. Şimdi bu paradoksaldır: Aşka düşenlerde hiç sevgi yok, bu yüzden aşık oluyorlar. Ve, hiç sevgileri olmadığından veremiyorlar. Ve başka bir şey daha; olgunlaşmamış bir kişi her zaman başka bir olgunlaşmamış kişiyle aşka düşer çünkü ancak o zaman birbirlerinin dillerini anlayabilirler. Olgun bir kimse, olgun bir kişiyi sever. Olgunlaşmamış bir kimse, olgunlaşmamış bir kişiyi sever.
Karını ya da kocanı binlerce kez değiştirmeye devam edebilirsin, yine aynı tür kadını bulacaksın ve aynı perişanlık tekrar edilecek; değişik şekillerde ama aynı perişanlık tekrar edecek. Karını değiştirebilirsin ama sen değişmedin; şimdi yeni eşi kim seçecek? Sen seçeceksin. Seçim yine senin olgunlaşmamışlığından çıkacak. Aynı türden bir kadın seçeceksin yine.
Aşkın en temel problemi önce olgun hale gelmektir. O zaman olgun bir eş bulacaksın; o zaman olgunlaşmamış insanlar sana pek de cazip gelmeyecek. Bu aynen böyledir. Sen yirmi beş yaşındaysan iki yaşında bir bebeğe aşık olmazsın. Tıpkı bunun gibi, psikolojik olarak, manevi olarak olgun bir kişiysen eğer, bir bebeğe aşık olmazsın. Böyle bir şey olmaz. Bu olamaz, bunun anlamsız olacağını anlayabilirsin.
Aslında olgun kişi aşka düşmez (fall in love), aşkta yükselir. Düşmek sözcüğü doğru değildir. Sadece olgunlaşmamış insanlar düşer; takılırlar ve aşktan aşağı düşerler. Bir şekilde becerip ayakta kalıyorlardı. Artık beceremiyorlar ve ayakta duramıyorlar; bir kadın bulurlar ve işleri biter, bir erkek bulurlar ve işleri biter. Onlar her zaman yere kapaklanmaya ve sürünmeye hazırdı. Onların omurgası, belkemiği yok; onların tek başına ayakta duracak sağlamlığı yok. Olgun bir kişi tek başına kalacak sağlamlığa sahiptir. Ve olgun bir kişi sevgi verdiğinde, ona bir ip bağlamadan verir; o basitçe verir. Olgun bir kişi sevgi verdiğinde, onun sevgisini kabul ettiğin için sana minnet duyar; tersi değil. Senin önün için şükran duymani beklemez; hayır[1] öyle olmaz, onun senin teşekkürüne ihtiyacı yoktur. O sana sevgisini kabul ettiğin için teşekkür eder. Ve, iki olgun insan birbirlerini sevdiğinde hayatın en muhteşem paradokslarından birisı, en güzel olaylarından birisi gerçekleşir: Onlar birliktedir ve bununla birlikte son derece tek başınadırlar. Onlar o kadar çok beraberdirler ki neredeyse bir olmuşlardır ama onların birliği bireyliklerini yok etmez; aslında onu zenginleştirir, kendilerini daha çok birey yapar. Birbirini seven iki olgun insan, birbirlerine daha özgür olmaları için yardımcı olur. Araya politika, diplomasi, tahakkum etme çabası girmez.
Sevdiğin bir kişiye nasıl hükmedebilirsin? Bunun üzerinde düşün; tahakkum etmek bir çeşit nefrettir öfkedir, düşmanlıktır. Sevdiğin bir kişiye hükmetmeyi nasıl düşünebilirsin? O kişiyi tamamıyla özgür, bağımsız görmek istersin; ona daha çok bireysellık vereceksin. Bu yüzden onu en muhteşem paradoks olarak adlandırıyorum: Onlar o kadar birliktedir ki, neredeyse tektirler ama bu tekliğin içerisinde onlar hala bireydir. Onların bireylikleri silinmemiştir; çoğalmiştir. özgürlükler söz konusu olduğunda diğeri onların bireyliğine katkıda bulunmuştur.
Olgunlaşmamış insanlar aşka düştüklerinde birbirlerinin özgürlüklerini yok ederler, bir tutsaklık yaratır, bir hapishane yaparlar. Birbirini seven olgun insanlar birbirlerine özgürleşmeleri için yardım eder; birbirlerine her türden tutsaklığı yok etmeleri için destek olurlar. Ve, sevgi özgürce aktığında güzellik vardır. Sevgi zorunlulukla aktığındaysa çirkinlik vardır. Unutma özgürlük sevgiden daha yüksek bir değerdir. Bu nedenle Hindistan'da nihai olana biz moksha deriz; moksha özgürlük demektir. Özgürlük sevgiden daha yüksek bir değerdir. O halde, sayet sevgi özgürlüğü yok ediyorsa buna değmez. Sevgiden vazgeçilebilir, özgürlük kurtarılmalıdır; özgürlük daha yüksek bir değerdir. (Aşk uğrunda gerekirse hayatımı veririm. Fakat özgürlüğüm uğrunda aşkımı da feda ederim. 'Victor Hugo' ) Ve özgürlük olmadan hiçbir zaman mutlu olamazsın, bu imkansızdır. Özgürlük her erkeğin, her kadının özünde taşıdığı arzudur; mutlak özgürlük, kesin özgürlük. O yüzdendir ki kişi özgürlüğü yok eden herhangi bir şeyden nefret etmeye başlar. Sevdiğin adamdan nefret etmiyor musun? Sevdiğin kadından nefret etmiyor musun? Nefret ediyorsun! Bu gerekli olan bir derttir, ona katlanmak zorundasın.Tek başına kalamadığın için birisiyle beraber olmayı becermek zorundasın ve diğerinin taleplerine ayak uydurmak zorundasın. Katlanmak, onları sineye çekmek zorundasın.
Sevgi, gerçekten sevgi olmak için, 'varlık-sevgi', 'armağan-sevgi' olmak zorundadır. 'Varlık-sevgi' bir sevgi olma hali demektir; evine vardığın zaman, kim olduğunu bildiğin zaman, o zaman, sevgi varlığından ortaya çıkar. O zaman güzel kokular etrafa yayılır ve onu başkalarına verebilirsin. Sahip olmadığın bir şeyi nasıl verebilirsin? Vermek için ilk ve temel koşul ona sahip olmaktır.
Görsel: The Love - Le Thiet Cuong