Dünyaya geldik ve onu algılamaya başladık, yavaş yavaş gelişerek büyüdük. Serpildik, yetişkinliğe adım attık ve ostrojen ve testosteron hormonlarımız faaliyete geçti. Bu, doğanın erkeksek Havva’mızı, kadınsak Adem’imizi aramaya çağıran sesidir. Ve üzerine şiirler yazılan, resimler çizilen, sonsuz mutluluklarla ve derin acılarla beslenen bir yola adım attığımızı gösteren de bir işarettir. Yazının tamamı MAGAZİNA ZEN Astroloji Bölümünde
5.ev ve 8. ev… Astrolojiyle ilgisi olmayan insanlar için bu kavramlar pek bir şey ifade etmeyebilir ama bu iki ev, insan yaşamı içinde bazen oldukça keyifli, zaman zaman sancılı ama her zaman oldukça yoğun yaşanılan iki yaşam alanıdır. Hatta bazı zamanlarda yaşamımızı kontrol edebilecek güce bile sahiptirler. Yazının tamamı MAGAZİNA ZEN Astroloji Bölümünde
jQuery Modules Joomla Tabs
    Bazen bazı gezegenler, doğum haritasında bulundukları konumları yüzünden, kimliğinizi yani Güneş’ inizi rahat ifade etmenizi önleyici durumlar yaratabilirler. Örneğin Güneş’iniz Aslan burcundayken, Mars yengeç burcundaysa, bir Aslan gibi kükremezsiniz, savaşınızı verirken. Bir Yengeç gibi içinize çekilir, kendinizi korumaya alır, duygusallaşır, saldırıya değil savunmaya geçer, için için öfkelenip kızgınlığınızı dile getiremezsiniz ve sonuçta ya ani öfke patlamaları yaşar, ya vur kaç yapar ya da hayattan geri çekilip depresyona girersiniz. Ya da her saldırıyı sadece size karşı değil ailenize karşı yapılmış bir saldırı şeklinde algılayabilirsiniz veya ailenizi ve aile değerlerinizi korumak sizin hayat amacınız haline gelebilir. Bu durumda da Mars’ınızı sağlıklı ifade...
  İlim ilim bilmektirİlim kendin bilmektirSen kendini bilmezsinYa nice okumaktır…Yunus Emre                                      "Tanrım! Yarattığın düzene hayran oldum. Ama keşke, bunu farketmem için "biz" e bu kadar acı çektirmeseydin." Yaşamın herhangi bir noktasında, içinizdeki "BEN" in kim olduğunu ve neden dünyada bulunduğunuzu sorduğunuzda, size bunun yanıtını verebilecek olan astroloji, bir sembol okuma sanatıdır. Kökeni Babil İmparatorluğu’ na kadar dayanan bu kadim bilim dalı, yüzyıllar boyunca krallara hizmet etmiş, doğa olaylarını öngörmeye yardımcı olarak gücün hizmetinde olmuştur.Astrolojinin tarih boyunca gelişimi Antik Yunan Uygarlığınca devam etmiş, daha sonra ise bu bilimi Yunanlılardan öğrenen Arap alimleri, öğrendikleri bu bilimi geliştirerek astrolojinin matematiksel temellerini sağlamlaştırmışlardır. Bu süreç içerisinde...

Prem Joshua - Shiva Moon Remix

Yılan Hikayesi

18. 09. 21
posted by: Administrator

 

 

Prof. Dr. İ.Hamit Hancı yazdı; Son Asur kralı Asurbanipal'in kütübhanesinde bulunan eski bir Sümer metninde, yılanla kartal arasında geçen şu efsane anlatılır: Kuş, komşusu yılana, "Gel" dedi, "Barış ve dostluk yemini edelim ve ona uymayanın üstüne güneş tanrısı Şamaş'ın laneti yağsın."Güneş tanrısının huzurunda yemin ettiler ve yeminlerini lanetle mühürlediler:  Sonra yavruları oldu. Yılanınki bir karaağaç gölgesinde, kuşunki bir Dağ doruğunda doğdu. Ve kuş yabani bir boğa veya eşek yakaladığında, yılan bundan yedi, çekildi ve yavruları yedi. Yılan yabani bir keçi veya antilop yakaladığında, ulu kartal yedi, çekildi ve yavruları yedi. Ta ki bir gün, kartalın yavruları tüylenip de kötü düşünceler kuşun aklına gelinceye  kadar.

Ve efsane böylece devam eder.


Yılan, hekimliğin yanı sıra hemşirelik, eczacılık, veteriner ve diş hekimliğinin mesleki sembolü olan bir yaratıktır. Bunun neden sembol olarak seçildiği  yanıtı ise genellikle birkaç cümleyi geçmemektedir.


Bu çalışmamızda Yılanı tüm yönleriyle derinlemesine ele almak konuyu çok genişletip Prof.Dr.Fuat Yöndemlinin aktarımı ve  Evliya Çelebi'nin tabiriyle olayı "yılan hikayesi gibi" uzatmak amacımız olacaktır.  Bu nedenle her konuya kıyısından kenarından dokundurma yapılarak bir özet verilecektir.
Yılan görünüş itibariyle pek sevimli olmayan, hatta "soğuk"  olarak tanımlanan bir canlıdır.


Gerçekte , Yeryüzünde yılanlar kadar kendisine zıt anlamlar yüklenen bir başka yaratık bulmak mümkün değildir. Bir yanda  "tanrı" kabul edilip kendisine tapınılırken, diğer tarafta  "insanoğlunun Cennet'ten çıkarılmasının baş suçlusu",  "şeytan" olarak değerlendirilmektedir.  

Yılan kelimesi, etimolojik olarak Çince'deki "lung" kelimesinden Türkçe'ye geçmiştir.
San'at tarihinde bu yaratığı ifade için ayrıca  luu, ejder, ejderha,  nek, mar, soğulcan, evran (evren), dragon, griffon... gibi daha pek çok isim kullanılmaktadır.

Gerek yılan, gerekse onun dev şekli olan ejder (veya ejderha) sureti antik çağlara ait mitolojilerde çok yaygın bir semboldür.

Bütün Eski Yakın Doğu'da olduğu gibi Eski Mısır'da da yılan, ilahi bir varlık sayılmaktadır. Antik Mısır'ın yılan suretindeki ilahesinin adı Lütufkar Uto veya Wazit dir. Buna mukabil bütün Mısır'da şeytan olarak  tanınan Apophis de yılan suretindedir.

Eski Mısır san'atında görülen bir başka yılanlı tasvir ise, kuyruğunu ısırarak halka şeklini alan yılan motifidir. Kuyruğunu ısıran veya yutan yılan yani "uroborus". Uroborus:Sonum Başlangıcımdır. Bu simgeye  Roma'dan Hindistan'a, Misir'dan Çin'e kadar genis bir cografyada rastlanir ve genel olarak ebedi dönüşü, döngüsel zamanı ve hayatı, bölünmezliği  ve  sonsuzluğu simgeler. Budhistler onu samsara döngüsüyle özdeşleştirmişlerdir. Eski Mısır'da Tıbbın İki Sembolü: Yılan Ve Hekim İmhotep Tir. Tıb kelimesinin orijinini aldığı Teb (Thebai) şehrinin totemi yılandır.  Teb şehri ise Eski Mısır'ın en önemli sağlık merkezidir. Ayrıca Milattan üçbin yıl evvel Mısır'da yaşamış İm-Hotep in, tarihte bilinen ilk hekim olduğu iddia edilmektedir. Adı “Sulh ve Sukundan Gelen” anlamında olan  bu hekim, engin tıbbi bilgisinin  yanı sıra mimari ve astroloji'de de söz sahibi, yazarlık ve rahiplik yapan, çok yönlü bir alimdir.

San'at tarihiyle ilgili eserler, yılanın tıp sembolü olarak ilk defa kullanılmasının   Sümer'lerde görüldüğünü belirtmektedir.Sümer  tanrılarından birinin adı  "Hayat Ağacının Hakimi"  manasına gelen Ningişzida'dır. Bu tanrının sembolü olan ağaca sarılmış haldeki biri erkek biri dişi iki yılandır. Sopanın hayat ağacını, yani hayatı; yılanın ise gençliği temsil ettiği bu motif, binlerce yıl boyunca çeşitli ülkelerde yalnız sopa veya sopa-yılan, ya da birbirine sarılmış iki yılan halinde koruyucu ve şifa verici bir sembol olarak resimlerde, kabartmalarda kullanılmış ve  Asklepios kültünden bu yana da hekimliğin amblemi olmuştur.

Genelde kabul görmüş olan ilk tıp büyüğü Aesculapius'dur.  

Homeros, Asklepios hakkında şu efsaneyi anlatır:Lapitler'in kralının kızı Koronis, Apollon'dan hamile kalır. Apollon'un kardeşi Artemis,bir ihaneti yüzünden koronis'i okla vurarak öldürür.Apollon çocuğunu kurtarmak için kadının karnını yarar. Ölmek üzere olan çocuğu kurtarır  ve  at-adam kahin Khiron'a  teslim eder. Kahin bu çocuğa Asklepios adını verir. Asklepios, tükenmez şifa çareleriyle  meşhur Khiron'un yanında eğitim görür. Hocasından sadece cerrahlığı değil, hastalara ilaç yapmayı, şifalı otlardan dertlere deva bulmayı ve hatta ölüleri diriltmeyi öğrenir. Ölüleri diriltmesi üzerine  Zeusun gazabıyla yıldırım çarpmasıyla öldürülen Asklepios daha sonra yine Zeus tarafından tıp tanrısı olarak ilan edilir. Tıp amblemlerinde  yer eden, ve tarihi M.Ö. 3000' lere uzanan yılan figürü de, Asklepios ve  O'nun asası ile bütünleşmiştir. Ölümünden sonra Asklepios adına  ikiyüzden fazla mabed(Asklepion) kurulur..Asklepion'ların açılışı için izin  almaya gelen hey'etlere, hekimlerle beraber  kutu içinde bir yılan gönderme  adeti vardır.Asklepion'ların  giriş kapısı üzerinde "Buraya ölümün girmesi yasaktır" ibaresi yazılıdır. Hekimler imparatoru Galen in,  iyileşmeyeceği görüşüyle Asklepion'a kabul etmediği hasta intihar amacıyla , İki yılanın zehirlerini boşalttığı  tastan içer. Ancak ölmeyip, iyileşmeye başlar. Galen İyileşen hastaya: "Yılan zehirinin aynı zamanda şifa verici olduğunu düşünüyor, fakat hastalarda denemeye cesaret edemiyordum. Benim bu düşüncemi haklı çıkardın. Bundan sonra Asklepion'un sembolü çifte yılan olacaktır"  der. Asklepios'a göre hekim yılan gibi dilsiz olmalı, kimsenin sırrını başkasına söylememeli, sabır ve sükunet içinde çalışmalıdır. Asa ile temsil edilmesi, tababet tahsilinin kısa sürede  öğrenilmeyip, ihtiyarlayıp  asaya dayanıncaya kadar hekimin öğrenmeye ve tecrübe kazanmaya ihtiyaç duyduğunu belirtmek içindir. Diğer taraftan asa, iyilik tanrılarının remzidir. Yılan ise kötülük tanrılarının alametidir. Asaya sarılmış  yılan, iyilik ve  kötülük ilahlarının bir araya gelmesi demektir. Bundan dolayı hayat ağacının bir modifikasyonu olan asa (veya Eskülap'ın sopası), Batı'da da kendisine sarılmış yılanla  beraber sağlık  bilimlerini (hekimlik, dişhekimliği, eczacılık ve veterinerlik)  temsil eder.

Türkiye'de bu yılanlı asanın ilk defa resmi olarak kullanılması, 1836  yılına isabet eder. Sultan II. Mahmud, bu tarihte, Mekteb-i Tıbbiye talebelerinin, ilk defa resmi kıyafet olarak yakalarına yılanlı asa (caduceum)  işlenmiş elbiseler giymesi hakkında ferman çıkarmıştır.

Eski Grekler'de elçilerin kullandığı defne veya zeytin  dalından asaya sarılmış çifte yılan ile kanadlı caduceum ise, onlara emniyet ve masuniyet sağlayan barış ve ticaret  sembolü idi.
Yakın zamanlarda başka bir Yunanlı tanrı Hermes'in (diğer adıyla Merkür) asası (caduceus) da tıbbın sembolü olarak kullanılmaktadır. Hermese, abisi Apollon zenginlik ve servetin sihirli asasını verir. Asa, uyuşmazlık içinde olan herhangi iki şeyi uzlaştırma gücüne de sahiptir. Hermes yeni asasını denemek için birbirlerine öfkeyle tıslayan iki yılanın arasına sokar. Yılanlar kavgalarını unutup, asanın etrafına sarılırlar ve o günden sonra hep asanın üzerinde kalırlar. Ayrıca çift yılanlı  Hermes'in "caduceus"unun üzerinde de bir çift kanat bulunmaktadır

Dünyada adli tıp ve adli bilimlerin de sembolü de yılandır. Burada tıp ve adalet sembollerinin birleşmesi göze çarpmaktadır.

Eski Türkler arasında da yılan sağlık ve mutluluk sembolü olmuştur.  Sağlık kuruluşlarının kapılarında çifte yılan sembolü vardır. Anadolu'da  Selçuklu Hastaneleri buna örnektir.
Hastalık kötülük ve ceza demektir. Kötülükler yeraltından gelir; yılan da yeraltında yaşamaktadır. Yılan aynı zamanda gücü, kudreti ve  koruyuculuğu simgelemektedir. Öldürücü olması ona karşı korkuyla karışık bir saygı duyulmasına neden olmuştur.

Yılanlar ve sürüngenler birçok kültürde rastladığımız ortak sembollerdir.

Kızılderililer'e göre yılan; deri değiştirerek doğum, yaşam ve ölüm arasındaki metamorfozu simgeler. Böylece tarih boyunca yılana atfedilen özellikler doğurganlık, ölümsüzlük,  sağlık, hekimlik, sağduyu sahibi olmak, bilgelik, kehanet, iyi talih, fiziksel güç ve hız, olarak sıralanabilir.

Şifalı bitkilerde açıkça gözlenen tabiatın  iyileştirici kudretini en yakından tanıyan, en iyi bilen canlının da, yeraltında yaşadığı için bu bitkilerle çok yakın komşuluk halinde bulunan yılan olduğu  kabul  edilerek, hekimlik sembolü kendisine  yakıştırılmaktadır.

İslam ülkelerindeki Lokman Hekim  kıssası, Gılgamış efsanesini hatırlatan motifler taşır. Yiyenlere ebedi hayat, ölümsüzlük bahşeden otu, Lokman Hekim, araştırmaları sonunda Çukurova bölgesinde bulur. Keşfinin  heyecanıyle köprüden geçerken  düşürdüğü otu Lokman Hekim eline geçiremeden bir  yılan yer. Bundan dolayı yılanın ölümsüzlük, yaşama gücü ve sağlığı temsil ettiğine inanılır.

Yılan, bilhassa zehirli yılan ölüm sembolüdür. Ancak ölümün zıddı olan hayatı da hatırlatmaktadır. Dolayısıyle yılan, hayat ve sağlığı aynı  anda remzetmek için kullanılan bir motif hüviyetini kazanmaktadır

Uzak Doğu  Yin-yang felsefesi nde  çift başlı yılan motifinde bir yılan başı hayatı, öbür yılan başı ise ölümü temsil etmektedir. Dolayısıyle çift başlı  yılan, zehir  ile panzehiri hatırlatan bir örnektir.

Babillilerin ulusal destanında Gılgamış, ölümsüzlüğü elde etmek için yeraltından ölümsüzlük otunu çıkarır. Ancak bir fırsatını bulan yılan bunu yer. Yılanın çok yaşayan hayvan olması bundandır.  

Aztekler, çıngıraklı yılana özel bir önem verirlerdi. Hatta çıngıraklı Yılan  tarafından ısırılan Aztekler, toplumda itibarlı bir mevkie  yükseltilirdi. Yılan tarafından ısırıldığı halde ölmeyen kimseleri, ilahlarla temasa Geçmiş seçkin kimseler olarak kabul  ederlerdi.

Hem Maya, hem de Aztek kültürünün efsanevi kahramanı olarak kabul edilen beyaz renkli ve iri burunlu Quetzalcoatl'ın sembolü, tüylü yılandır. Tüylü  Yılan motifi  birçok mefhumun yanı sıra bilgi, şiir ve şifanın sembolü olarak kullanılmıştır.

Grek mitolojisinde Medusa, baktığı insanları taşa çeviren bir kadındır. Phorkos'un kızları olan üç Gorgon'dan biri olan Medusa'nın başı, saç yerine yılanlarla kaplıdır!  Gorgonlar, saçları yılan olan dişi canavarlardır. Onları gören erkekler taşa dönüşür .

Orta Asya Türk boyları arasında  olumlu vasıflar taşıyan  bir yaratık olarak kabul edilen yılan veya ejderha   motifi, daha sonra  korkunç ve zararlı, bir Hayvan hüviyetine bürünür. Ejderha, yılanın mübalagalı surette büyütülmüş, korkunçlaştırılmış ve stilize edilmiş, tamamen hayali  ve efsanevi bir modelidir.
 
Türk hikayelerinde yılan sıklıkla insanoğluna karşı hürmetkar, sabırlı, misafirperver, dost, yardımcı, merhametli, affedici ve bilge bir mahluktur. Gerektiğinde insanoğlu uğruna -Şahmeran efsanesinde olduğu gibi- kendini feda etmektedir. Yılanın dili çatallıdır. Çatal dil ise dedikodu ve  arabozuculuk işaretidir. Bundan dolayı dedikodu, arabozuculuk yapan kimselere yılan dilli denir. Bir yerin ıssız, tenha olmasını ifade için kullanılan deyimin tamamı, "kuş  uçmaz, kervan geçmez, yılan bağırsağını sürümez"  şeklindedir.

İstanbul Boğazı'ndaki Kız Kulesi hakkındaki efsaneye göre bir kahin, imparator Konstantin'e, kızını bir yılanın sokarak öldüreceği kehanetinde bulunur. Konstantin, bu kehanetin oluşumuna engel olmak için İstanbul Boğazı'nda, deniz ortasında yaptırdığı bir kuleye (Kız Kulesi) kızını saklar. Ancak Kuleye gönderilen bir üzüm sepetine saklanan zehirli bir
yılan, kızı sokarak öldürür! Aynı efsane, Silifke sahillerinde, kıyıdan birkaç yüz metre uzakta bulunan Kızkalesi hakkında da anlatılmaktadır.

Selçuklu Mimarisinde Darüşşifalarda yılan motifleri bulunmaktadır.Mar kelimesi farsça "Yılan" manasına gelmekte olup, Maristan (Yılan Yurdu) kelimesiyle duvarlarında yılan sureti  bulunan bina, yani hastahane kastedilmektedir. Dolayısıyle yılanlara atfedilen sağlık, şifa ve afiyet manaları da böylece hatırlatılmakta, tedavi ettirilmektedir. Darüşşifalara maristan yani yılanlı bina denmesinin bir başka sebebi ise , yılanların kötülük ve hastalıkları yutarak iyilik ve şifa  dağıttıklarına inanılmasından dolayıdır. Zaten  Selçuklular devrinde inşa edilen hastahanelerin hemen hepsinin kapısında çifte yılan motifi bulunmaktadır.

Anadolu Selçukluları devrinin en mühim sosyal, kültürel, sınai, iktisadi ve siyasi teşekkülü olan Ahi Teşkilatı'nın kurucusu Şeyh Nasiruddin Mahmud'un efsanevi adı "Ahi Evren(Evran)"dır. Evren kelimesi  kainat, alem ve yılan, ejder manalarını taşımaktadır. Debbağların  "Pir"leri olarak kabul ettikleri Ahi Evren, kitapları ve hakkında anlatılan
efsanelerden anlaşıldığına göre yılandan kırbaç ve panzehir imal eden bir hekimdir. Yılan zehrinin kendisine zarar vermemesi, bünyesinde onun zehrini tesirsiz hale getiren panzehirin varlığıyle izah edilmiş ve çok eski zamanlardan Beri yılandan panzehir elde edilmeye çalışılmıştır. Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, yılanın,  bilhassa birbirine sarılmış
Çifte yılanın Ortaasya Türkleri arasında  saadet, sağlık, uğur ve şifa  sembolü telakki edildiğini belirtir.


Anadolu halkı yılandaki şifa verici gücün Eyyub Peygamberle ilgili Olduğuna inanır. Halk inancına göre Eyyub Peygamber'in yarasına düşen kurtlar, vücudunu yiyerek delik deşik etmişler. Eyyub Peygamber bu ızdıraba sabretmiş. Sonunda  çilesini tamamlayınca, topuğunu yere vurması vahyedilmiş. Vurduğu yerden çıkan su ile yıkanmış. Eyyub Peygamber yıkanırken, vücudunu kemiren kurtlar yere düşerek bir kısmı sülük, bir kısmı ise yılana dönüşmüş. Anadolu halkı  bundan dolayı sülüğün de şifalı olduğuna inanır.
Onaltıncı asırda bazı Avrupa şehirlerini  sık vuku bulan veba salgınlarından korumak için hususi sikke (madeni para)  basıldığı  bilinmektedir. Bu paraların bir yüzünde yılan resmi altında "Yılana bakan yaşayacaktır" yazılıdır.  

Avrupa'da yılanların bir çok hastalığın tedavisinde ilaç anamaddesi olduğuna inanılmaktaydı. Bu çeşit ilaçların en meşhuru theriacum (tiryak)tır. Bu ilaç, resmi farmasötik kodekste 1908 yılına kadar yer almıştır!

Evliya Çelebi Mısır'daki  Sa'di dervişlerinin zehirli yılanları nasıl yakaladıklarını, etinden nasıl tiryak, ilaç yaptıklarını  Seyahatname'sinde anlatır.

Anadolu'da bulunan birçok yılanlı göl, yılanlı çermik gibi isimler Taşıyan yerlerde canlı yılanların şifa  bahşedici, tedavi edici özeliğinden günümüzde hala faydalanılmaktadır. Yılanlar vasıtasıyle tedavi edilen hastalıklar arasında bulunan  "Erizipel"e halkımızın  "Yılancık"  demektedir. Anadolu folklorunda , erizipele tutulanların yaralarına "yılan veya yılancık taşı" denilen bir taş  sürüldüğü takdirde, hastalığın iyileşeğine inanılmaktadır.

Halen dünyada 2500 kadar yılan türü yaşamaktadır. Bunlardan ancak üçte Biri insanlar için az veya çok derecede zehirlidir. Çok tehlikeli olanlar İse bütün yılan türlerinin % 7'sini geçmez. Yılanların sokmasının, esas itibariyle, insanları öldürmeye değil, yılanın beslenmesine matuf olduğunu unutmamak gerekir. Güvenliği tehdit edilmedikçe, hiç bir zehirli yılan, insana saldırmaz ,  uzaklaşmayı tercih eder. Ölüm olayları yılanı yakalamak, öldürmek veya  saklandığı  yerde avlamak gibi faaliyetler sırasında, yılanın kendini savunması sonucunda oluşmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde akrep sokmasından ölenlerin sayısı, yılan ısırmasından hayatını kaybedenlerden daha fazladır.
 
Yılan motifi , tüm medeniyetlerde kendisine büyük önem  ve kutsallık atfedilen esrarengiz  bir semboldür. Antik Maya, Aztek, Çin ve  Mısır medeniyeti  gibi maddi olduğu kadar Batıni ilimlerde de ileri olan bütün büyük medeniyetlerde hep bir yılan motifiyle karşılaşmak, son derece enteresan ve ortak bir vakıadır.

"YILAN HİKAYESİ"
Prof.Dr.İ.Hamit Hancı.
Ankara Univ. Tıp Fak. Adli Tıp A.D
STED (Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi) – Türk Tabipleri Birliği
Cilt:14 Sayı:8 Ağustos 2005 , pp:VI-IX

 
         KAYNAKLAR
1-Hancı İH.Nedir Bu Ölüm Dedikleri. Ölüme Felsefi Bakışlar.Manisa Barosu Dergisi.
2-Yöndemli  F. Tarih Boyunca Yılan    Piramit Yayınları , 2004.
3-Yöndemli, Fuat: Yılan Motifi: Hekimliğin Milletlerarası Sembolü. Türk Kültürü, 26: 299, 177- 179, 1988.
4-Hançerlioğlu O. Felsefe Sözlüğü Remzi Kitabevi  
5-Hançerlioğlu O .Toplumbilim Sözlüğü Remzi Kitabevi    
6-Gılgamış Destanı. Cumhuriyet Kitapları.Çev. Muzaffer Ramazanoğlu
7-Bayat AH.Tıp ve Eczacılık Sembolü Yılan. İzmir Eczacı Odası Bülteni Mart1983.
8-Watanabe T. Adli Tıp Atlası.  
9-Coelho P. Simyacı
10-Molenaar JG : Zehirli Yılanlar: Tehlikeli ve İlginç. Onganorama, 20, 1, 16- 21.
11-Tuncel M Beydağları Efsane söyler. 1999
12-http://www.beyazyildiz.com/astrologum/yilan.htm 27 HaziraN 2003
13-Arapkirli  Z. http://www.ntvmsnbc.com/news/201092.asp Tatlı dil ve yılan
14-Coşkun N: Dilde yılan modası Yeni Asır Gazetesi
15-www.kadinlar.com/moda
16-www.ondokuz.gen.tr
17-www.ondokuzbiz.com
18-www.hermetiks.org
19-Gökovalı Ş.Tıp Tarihi ve Semboller Konferansı 1997, İzmir.
 
Not:Makalemizin hazirlanmasinda önemli ölçüde yararlandığımız Prof.Dr.Fuat Yöndemli ye teşekkürü özel bir borç bilirim. Kendisi hem makaleleriyle hemde sohbetleri ve sözel verdiği bilgilerle  makalemize renk katmıştır.